Sömürüden Pay Kapan Kurtarıcılar

Joseph Conrad, 113 yıl önce yayınlanan Nostromo’da, adı baş harflerden (A, B, D) oluşan sermaye-temelli yeni emperyal sistemin cihanşümul sergüzeştini ‘okumaya’ çalışıyordu. Batı Avrupa’dan Kuzey Amerika’ya doğru eksen değiştiren ‘Sistem’i tahlil ve müstakbel yörüngesini tahmin ediyordu. Üstelik yalnızca “Emperyalistlerin” sömürü hesaplarına de­ğil, “Kurtarıcıların” sömürüden pay kapma yarışına da ayna tutuyordu. Tabii, aşkı ve umutsuzluğu, açgözlülük ve gözü­karalığı, ihanet ve yozlaşmayı atlamadan. Atlasaydı, roman değil, sosyal antropoloji olurdu. Toplumbilimle romanbilim arasındaki farkı, bilmem anlatabildim mi? Romanımızı hatırlayalım:

General Montero, liberal (yani Avrupa ve ABD sermaye­sinden yana!) hükümeti devirmiş, süratle ülkeye hâkim ol­maya çalışıyordu. Oportünist kardeşi Pedro Montero ile gö­zü paradan başka bir şey görmeyen komutanlarından Sotillo, güya bu süreçte ona yardımcı olacaklardı. Darbeye kadar da oldular hakikaten. Fakat ortaya çıkan kargaşada herkes ken­di gümüşünün peşinden koşmaya başlayınca Montero “açığa düştü.” Tabii ikinci görevini de başarıyla sonuçlandıran Nost­romo’nun bu “dalgalanmadaki” marifetlerini de unutmaya­lım!

Nostromo’nun ilk görevi, eldeki gümüşün darbecilerin eli­ne düşmeden kuzeye, yani finansör Amerikalılara ulaştırıl­masıydı. Fakat gümüşü ancak bir adaya taşıyıp saklama im­kânı bulabildiler (o ve devrimci Decoud). Kötünün en iyisiydi bu, çünkü gümüş böylece darbecilerin eline geçmemiş olu­yordu. Geçseydi, onunla haydut Hernandez’i bile satın alma­ları işten değildi. Hepsi aynı kumaştandı; hepsinin hamuru gümüşten yoğrulmuş da, ona tapmaları gerekiyormuş gibiy­di. Conrad, çok çarpıcı bir tespitle, madenin patronu Charles Gould’un da aslında bu darbeci ve eşkıya ile aynı hamurdan olduğuna dikkat çekiyor. Rodney S. Edgecombe’un “Nostro­mo’daki Victor Hugo uğrağı” dediği olay şu: Campo’yu (taşra; kırsal bölge) elinde tutan Haydut Her­nandez’in adamı Gould’a gelerek, gümüş karşılığında yar­dım teklif eder. Don Carlos sessizdir. Adam en son şunu söy­ler: “Maden’in sahibinin, Campo’nun sahibi Hernandez’e gönderecek bir haberi yok mu?” Nitelendirme çok basit, ama çok manidâr: Maden’in sahibi, Campo’nun sahibi! Charles ürpe­rir. “Karşılaştırmanın doğruluğu Charles Gould’u fena çarptı. Sarsılmaz amacı uğruna madeni elinde tutuyordu, boyun eğ­meyen eşkıya da aynı asılsız kullanım hakkını ileri sürerek Campo’yu elinde tutuyordu. Ülkenin yasasızlığı önünde iki­si de eşittiler. İnsanın eylemini, alçaltıcı ilişkilerinden söküp ayrı tutmak olanaksızdı. Sımsıkı örülmüş bir suç ve çürüme ağı, tüm ülkeyi kaplamıştı.” (Victor Hugo’nun bu benzetme­ye muhtemelen esin kaynağı olmuş dizeleri: “Tüyleri aynı iki kuşuz / Dili keskin, bıçağı bilenen / Ben gülen adamım, o ise öldüren.”)

Devamı Derin Tarih Ekim Sayısında… 

Benzer konular