Osmanlılara Özgü Bir Şehrayin

Osmanlı İstanbul’unda gündelik hayatı anlatan çalışmalarda, daha ziyade “gündüzün tarihi” yazılıyor. Ev, çarşı ve cami üçgeninde geçen bir hayatın tarihi…

Peki ya geceler? Bu soruyu sorarken Ahmed Haşim’in meşhur “Müslüman Saati”nde anlattığı eski hayatımızı şekillendiren zaman anlayışını unutmuş değilim elbette.

Osmanlılarda gecenin farkına ilk kez Sultan III. Ahmed’in 1720’de şehzadelerinin sünneti için düzenlenen şenlikleri anlatan Sûrnâme-i Vehbî’nin minyatürlerini seyrederken vardım. 7. gününün akşamı: Renkli dünyaların mâhir nakkaşı Levnî’nin fırçasından kâğıda akseden, Okmeydanı’ndaki havaî fişek gösterileri. Altın gibi bir hilâl ve irili ufaklı yıldızlar masmavi semada gözüküyor, insanlarsa eğlencede.

Şenlikler geceyi değerlendirmenin bir yolu hiç şüphesiz. Ancak onlar dışında ortaya çıkışıyla Osmanlı gece hayatında radikal dönüşüme sebep olan bir içecek var: Kahve.

Ufuk açıcı sorularıyla geçmişin fersûde yapraklarını havalandırmakta usta olan tarihçi Cemal Kafadar, kahvehanelerin yaygınlaşmasıyla birlikte eğlence ve çalışma hayatının geceye doğru uzandığını belirtiyor. Kafadar’ın benim de çok sevdiğim tabiriyle “gecenin fethi” dediği bu hadisenin ardından mum tüketimi de artıyor. Zira gecenin olmazsa olmazı ışık, aydınlık.

Devamı Derin Tarih Dergisi Temmuz 2016 Sayısında…

Benzer konular