15 Temmuz’dan Cerablus’a

Türkiye baş döndürücü bir hızla değişiyor. Sade gündemi değil, kendisi de kabuk değiştiriyor. Tarihten gelen aslî kimliğine dönüyor. 15 Temmuz direnişi büyük değişimin tezahürlerinden biriydi. Darbe, bu büyük değişim ve dönüşümü frenlemek, ona takoz koymak için yapıldı. Ama başaramadılar. Türkiye’nin değişim talep eden dinamizmi buna izin vermedi, ülkenin, kelimenin tam anlamıyla bir “irtica”ya sürüklenmesine müsaade etmedi.Diriliş, FETÖ darbe girişiminin püskürtülmesiyle sınırlı kalmadı, dış politika aksiyonları da hız kazandı. Putin – Erdoğan görüşmesi bölgedeki birçok dengeyi değiştirdi.

Ve tam da Yavuz’un Mercidabık zaferinin 500. yıldönümü olan 24 Ağustos’ta gerçekleştirilen Fırat Kalkanı harekâtıyla sinsice sürdürülen çevreleme hareketlerine ‘sanma ki uysal koyunum’ denildi. Buranın eski sahibi benim, sınırımın dibinde nevzuhur devletçiklerin kurulmasına izin vermem mesajı verildi.
15 Temmuz şehitlerinin henüz 40’ı çıkmadan girişilen bu kritik harekâtla Suriye sınırımızın DAEŞ tarafından istikrarsızlaştırılmasına nasıl ağır bir darbe indirdiysek, Kürt koridoru oluşturulması karşısında da aynı tavrı göstereceğimizi ilan etmiş olduk.

Fırat Kalkanı, FETÖ belasından kendisini kurtarma yolundaki TSK’nın nasıl kendine geldiğinin de bir alametidir. Zira millet tarih yazarken Mehmetçik uyuyamazdı.

Unutmayalım: Ya tarih yazarız, ya da tarih oluruz.

Mustafa Armağan 

Derin Tarih Dergisi Genel Yayın Yönetmeni

Benzer konular