“Musul, Erbil ve Kerkük’ün Büyük Kısmı Sultan II. Abdülhamid’in Tapulu Malıdır”

Musul ve Kerkük’ün Sultan II. Abdülha¬mid’in tapulu malı olduğu iddiası doğru mu, yoksa bu bir şehir efsanesi mi?
Bir defa bu mevzu şehir efsanesi değildir. Öteden beri vardır ve bütün yurtiçi ve yurtdışı kayıtlarda Sultan Abdülhamid’in ciddi bir mal varlığı¬nın olduğunu biliyoruz. Hem İngiliz evrakı, hem Osmanlı evrakı bunun delilidir. Bu konunun İngiliz dışişleri¬ni çok meşgul ettiğini de biliyoruz. La¬kin bu çok bahtsız bir mesele. Bizim devletimiz konuyu ne yazık ki ihmâl etti. Hanedan 1919’dan günümüze ka¬dar mahkemeleri zorluyor. İlk zaman¬lar hükümetle bir pazarlıkları da ol¬muş. İttihatçılar bir kısım malları vermek istedilerse de hanedan bu işe yanaşmamıştır. Avukatlar tutulmuş, birçok şirketle anlaşılmış; daha ilginci, bir davayı da kazanmışlar. Ama so-nu gelmemiş. Dolayısıyla hep peşinde olunmuş bir mesele.

Nasıl bir mirastan bahsediyoruz?
Devasa! Mesela bugün baktığınızda Musul, Kerkük ve Bağdat’ın da içeri¬sinde olduğu 16 milyon dönümlük bir arazi söz konusu. Abdülhamid’in Kerkük’te az serveti olsa da Erbil’de muazzam arazisi var. Ortadoğu’nun -Fı-rat-Dicle arasında- çok özel yerlerinde bulunan araziler bunlar. Bilhassa tapu kayıtlarında petrol bulunan yerlerin olduğunu görebiliyoruz. Fakat özellik¬le Cumhuriyet sonrasında devlet bu işe hiç sıcak bakmadı. Bence burada bir eksiklik var. Ortadoğu’da stratejik ve iktisadî mânâda var olma mücade¬lesi verdiğimiz bir hengâmda bunun devlet tarafından kullanılması lâzım. Çünkü hanedan bu işe sıcak bakar.

Hanedanın tavrı müspet olur yani…
Kesinlikle olur. Hanedan bu işi kö¬tüye kullansa Türkiye’nin elinden malları alabilir. Hukuken sonuna ka¬dar haklı çünkü. Ama kötü niyetli de¬ğiller. Hiçbir hanedan üyesi bütün sı¬kıntılara rağmen Türkiye aleyhinde hiçbir zaman konuşmamıştır. Ama bunun da bir nihaî sınırı var diye dü¬şünüyorum. Bu konuda hanedan açık¬ça ihanete uğramıştır.

Devamı Derin Tarih Ekim Sayısında… 

Benzer konular