Avrupa’nın İnsan Yiyen İnsanları Yamyamlığın Gizli Tarihi

Yıllar yıllar evvel, Güney Ame­rika’da veya Yeni Gine’de yam­yamlar yaşarmış. Ya da en azından bize anlatılan hikâye böyle. Şaşırtıcı olan şu ki, 19. yüzyılın başla­rına kadar yamyamlığa Berlin veya Pa­ris gibi şehirlerde de rastlanıyordu. Bu, vahşi sahnelerden oluşan bir tasvirden ziyade, insan organlarının tıbbî amaç­larla tüketilmesi şeklindeydi.

“Esir alındığım gün, Bertioga’nın 7 mil kadar ilerisine yol alıyoruz. Vahşi­ler adaya yöneliyorlar. Beni bottan çe­kip indiriyorlar. Öyle bir dayak yemi­şim ki gözlerim görmüyor. Ayağımdan yara almışım, hareket edemiyorum. Kumun üzerinde öylece yatıyorum. Vahşiler etrafımı sarmış, tehditkâr el-kol hareketleri yapıyorlar. Akılların­dan geçenin beni oracıkta mideye in­dirmek olduğunu anlıyorum.”

1553 Aralık’ının güneşli bir günün­de, Brezilya’nın Atlantik kıyısında ça­resizce sahile uzanmış bu zavallının adı Hans Staden’dir. Kendisi Hesse’den (Almanya) gelen bir paralı askerdi. Por­tekiz hükümdarının hesabına bugü­nün São Paulo’su yakınlarında küçük bir tabura komutanlık yapmaktaydı. Aklı bir karış havada istihkâmından uzaklaştığı bir gün, o zamanlar Por­tekizlilerle savaş hâlinde olan Tupi­nambáların eline düştü. Kıyı boyunda yaşayan bu yerli halk esirlerini ya köle­leştirir ya da mideye indirirdi.

“Ubatuba adındaki köylerine yakla­şıyoruz. Gözümün önünde yedi kulübe beliriyor. Botlarımızın kıyıya vurduğu sahillere yakın tarlalarda kabilenin kadın üyeleri çalışıyor. Beni bu kadın­lara kendi dillerinde bağırmaya zorlu­yorlar: “Aju ne xe pee remiurama”. Yani, “Ben, yemeğiniz, geliyorum”.

Devamı Derin Tarih Haziran Sayısında… 

Benzer konular