Niçin Bir Cami Mimarimiz Yok?

Doğrusu zor ve sıkıntılı bir soru. Cami yahut mescit İslâm dini ve kültürünün, Müslüman toplumsal hayatının en önemli unsurlarından biri, temsil gücü itibariyle birinci sıradaki yapılardan olagelmiş bir manzume. İslâmın, Müslümanlığın şiarı, sembolü, işareti, temsilcisi… Kâbe’den başlayarak en mütevazi mescide kadar bütün ibadet yerleri, secde mahalleri “Allah’ın evi’ seviyesine yükseliyor, beytullah kabul ediliyor. Hem de Hz. Peygamber’in Medine’ye hicretinden bugüne, bu ana kadar kesintisiz olarak ve bütün İslâm coğrafyasında… Bu yüzden cami ve mescit Müslüman şehirlerin, mahallelerin merkezini oluşturuyor. Bir başka şekilde söylersek yerleşim birimleri cami ve mescidin merkezde olduğu hesaba katılarak kuruluyor.

Caminin ayrılmaz bir parçası ezan ve ona yakın bir şekilde minare de şiar olmuş, sembol olmuş. O kadar ki camiyi, ezanı, minareyi küçümsemek, onlar için tahkir manasına gelebilecek ifadeler kullanmak dine, İslâma hakaret anlamı taşıyacağı için küfür işareti kabul edilmiş. Merhum Âkif’in Milli Mücadele devam ederken kaleme aldığı İstiklâl Marşı’nın merkezine yerleştirdiği unsurlardan birinin ezanla (cami ve minareyle) irtibatlı bir yurt/vatan fikri olması bu bakımdan çok manidar:

Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli

Mimarî ise sanatların en yoğun, en derin, en kalıcı olanlarından biri. Hem zamanı, mekânı, coğrafî şartları, hayatı ve varlığı gözetecek hem de onları aşacak; taşla, toprakla, ağaçla kurulup yapılmasına rağmen maddeüstüne, soyut olana, insanın dünyadaki duruş fikrine, sonsuzluğa, Allah’a uzanacak.

Benzer konular