Latife Hanım’ın Yeğeni Mehmet Sadık Öke: “Tarihi Mahkemeler Yargılayamaz”

Derin Tarih dergisinin 62. sayısında yayımlanan ve murisimiz Latife Uşşaki’nin olduğu iddia edilen mektup ve içindekiler ailemiz tarafından bilinmektedir.

Kendisinin vefatı üzerine ailenin belgeleri Türk Tarih Kurumu’na verme kararı sonucu Ordinaryüs Profesör Reşat Kaynar bu belgeleri aile üyeleri ile inceleyerek, “Kimi yerde boşanmış olması sebebinden dolayı yaşadığı acı dolayısı ile hissi bazı feveranlar içerse de, Latife Hanım’ın belgeleri Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş tarihi açısından birincil kaynak teşkil etmektedir” demiştir.

Aynı şekilde bu mektup da içeriğinde bazı hissi feveranlar ve hassas noktalar içermektedir.

Ahmet Emin Yalman’a yazılmış olan bu mektup murisimiz Latife Uşşaki’nin boşanma üzüntüsü ve acısını yansıttığı gibi boşanmaya giden üç aylık sürede kocasını etkileyen bir hanımı ve etrafındaki bazı kişileri anlatmaktadır.

Mektup Latife Hanım’ın almış olduğu eğitim çerçevesinde bir değerlendirme yaparak kocası hakkında iki buçuk yıl süren evliliğin tahlilini içermektedir.

Elbette bu tahlil boşanma etkisi ile bazı nahoş söz ve düşüncelere sahiptir. Boşanma sebebi ile üzüntüye gark olmuş bir kadının düşünceleri olarak anlayış ile karşılanması gerekir.

Bunun dışında bahsedilen kişiler ve olaylar da bu pencereden baktığında gördüğü şekliyle anlatılmıştır. Ancak olayların olduğu ve kocasını etkileyen “dişi Mussolini” tarzında bir kadının son üç aydaki etkisi gerçektir. Sözkonusu hanımın kimliği aile tarafından bilinmekte olsa da isminin verilmesi halihazırda devam eden mevcut ailesi açısından yakışık almayacağından tarafımızca açıklanamaz.

Latife Hanım’ın çarşaf konusunda kocası ile ters düştüğü ve “Emir ile demiri kesersin. Ancak emir ile devrim olur, evrim olmaz; evrim için bilinç, bilinç için eğitim gereklidir: Kanunlar değişse de anane ve gelenekler tek gecede değişmez; bu şekilde hareket ileride duvara toslar” dediği bilinmektedir. Bu bilgiler çeşitli kitaplarda yer almıştır. Bu sebeple son kısımdaki çarşaf mevzuu bu düşüncesinin bir başka yansımasıdır.

Elbette tüm bunlar 1926 Şubatında, Ağustos’taki boşanmadan beş ay sonra yazılmıştır. Bu yüzden çok sert bir üsluba sahiptir.

Bu mektup Türk okuyucusuna ilk olarak Rifat N. Bali’nin Isis Yayınları arasında çıkan New Documents on Atatürk (Istanbul, 2007) adlı kitabında sunuldu. O tarihten itibaren birçok yayın ve kitap bu mektuptan bölümler içermektedir.

Derin Tarih dergisi ve Mustafa Armağan mektubu aynen yayınlamış ve bir araştırmacı dergicilik örneği olarak mektubun Amerika Birleşik Devletleri’nde yayınlandığı şeklini koruyarak ve gazetenin kullandığı başlığı kullanarak aynen vermiştir.

Burada bir kasıt olmayıp mektubun orijinal yayımını koruma yaklaşımı mevcuttur.

Buradaki amaç, tarihi bir belge olan mektubu okuyucuya yayınlandığı şekli ile ulaştırmaktır.

Mektuptaki ifadeler her ne kadar Atatürk için kabul edilemez olsa da, eşi tarafından yazılmış olduğu için tarihsel niteliktedir. Bir tarih dergisinin bunu yadsıması imkansızdır.

Bu mektubu yazan murisimiz ve ailesine mensup olduğumuz için gurur duyduğumuz Latife teyzemizin buradaki ifadelerinin arkasında durmak boynumuzun borcudur. Derin Tarih ve Mustafa Armağan’ın ceza alması hem Latife Uşşaki’nin sözlerinin, hem de bu sözlerin varisi niteliğindeki biz ailesinin suçlanması demektir.

Oysa bu sözler artık tarih ve bu mektup ise bir belgedir.

Bu sebeple yargılanmanın ancak tarih tarafından yapılabileceğine inanmaktayız. Türk adaletinin tarihi yargılamayacağına olan güvenimiz tam ve sarsılmazdır.

Benzer konular