Bilgi kaynaklarının çeşitlendiği, teknoloji sayesinde her türlü malumatın gözlerimize, kulaklarımıza, ceplerimize dolduğu bir çağdayız. Dünyanın en uzak köşelerinde, eski zamanlarda belki aylarca yolculuk edilerek ulaşılabilecek nice kitap, kütüphane ve koleksiyon, şimdi birkaç dakika içinde, birkaç tuşla elimizin altında. İnternetin sağladığı imkânlarla, hakkında hiçbir şey bilmediğimiz nice olay ve şahsiyet, kısa süre içinde aşinamız haline gelebiliyor. Fakat… Tüm bu sürat ve koşuşturma hali içinde, giderek büyüyen bir boşluk var: Bilgi, irfana ve şuura dönüşmüyor. Aksine, malumatfuruşluk çoğalıyor ve sathîlik yaygınlaşıyor. Her konudan küçük kırıntılarla dolan zihinlerde, dört başı mamur ve tutarlı tefekkür süreçleri bir türlü filizlenmiyor. Buna bir de milletçe âdeta...