Denis Michael Rohan adlı Avustralyalı bir Hristiyanın 21 Ağustos 1969 günü Mescid-i Aksâ’yı ateşe vermesi, Ortadoğu yakın tarihinin dönüm noktalarından biriydi. Ülkesinden, önce Londra’ya, ardından Filistin’e gelen Rohan, iki gün sonra İsrail yetkili makamları tarafından tutuklandığında eyleminin amacını şu sözlerle açıklamıştı: “Tanrı’yı kıyamete zorlamak istedim.”
Siyonist öğretiden derin bir şekilde etkilendiği bilahare tespit edilen Rohan, Mescid-i Aksâ’nın yerine Süleyman Mabedi’nin inşasını sağlamayı, sonrasında da Mesih’in gelerek Cennetin Krallığı’nın kurulmasının önünü açmayı planlıyordu. En azından, Aksâ’yı kundaklarken aklındaki teolojik kurgu bu şekildeydi.
Denis Michael Rohan’ın peşinden sürüklendiği ideoloji, Siyonizm’in bilhassa Avrupa ve Amerika’daki Hristiyan çevrelerin içinde nerelere kadar uzandığını bilenler için sürpriz değildi şüphesiz. Rohan, Hristiyan bir Siyonist’ti.
Peki, normal şartlarda tarihî ve teolojik olarak birbirine düşman olması gereken / beklenen Hristiyanlıkla Yahudilik, hangi şartlar altında böylesine iç içe geçebiliyordu? Bir Hristiyan, ne gerekçeyle Yahudilikle özdeşleşen bir politik çerçeveye dâhil olabiliyordu? İki din mensupları arasında iki bin yılı aşkın bir süredir devam eden gerilim, kavga ve hatta kin yok mu olmuştu? İsrail’in Batı’dan gördüğü koşulsuz desteğin arkasında da net biçimde gördüğümüz bu nevzuhur ve melez ideolojinin kaynakları ve dayanakları nelerdi?
Derin Tarih, bu sayısında adeta “yeni ve politik bir din” olarak tanımlanabilecek Hristiyan Siyonizmi’ne odaklanıyor. Son derece güncel, dikkatli bir şekilde ele alınması ve derinlemesine kavranması gereken bir mesele bu. Her zamanki gibi alanında uzman isimlerin katkılarıyla, konunun dört başı mamur biçimde aydınlatıldığı kanaatindeyiz. Dosyamıza katkı sunan bütün isimlere okurlarımız adına teşekkür ederiz.
Yeni sayılarımızda, hayırla görüşmek üzere…
