İslâm Medeniyetinin Emanetleri Bu Müzede

Müslümanların tarih boyunca kurdukları medeniyetlerin kaynağı asr-ı saadettir. Bu dönemde köklenen İslâm medeniyeti, sonraki asırlarda kurulacak İslâm devletlerine emsal olacaktır.
Bu bakımdan, insanlığın hidayete erişebilmesi için gerekli her teferruatı bildirmiş olan İslâmiyet’i anlamak ve anlamlandırmak, medeniyetin tesisinde en etkili faktörlerden biridir.

Osmanlı Türkleri gerek dinin emirlerini benimsemiş olmaları, gerekse usulünce tatbik etmeleri neticesinde altı asır boyunca mükemmel bir medeniyet örneği teşkil etmişlerdir. Tarih boyunca İstanbul’un Türk-İslâm medeniyetinin başkenti olarak görülmesi, bu toprakların ilim ve sanatın yeşerdiği bir diyar haline gelmiş olması bunu ispat etmektedir.

İşte bu medeniyetin ulaştığı ihtişamlı zirve noktalarını ve mihenk taşlarını tespit ve izhar eden İslam Medeniyetleri Müzesi’nin kapısını çaldık bu ay. Türkiye’nin en büyük, dünyanın da sayılı camileri arasında yer alan Büyük Çamlıca Camii Külliyesi’nde, 10 bin metrekare kapalı alana inşa edilen müze, İslâm sanatının 7. yüzyıldan 19. yüzyıla kadarki mahsulünü 800’e yakın eser üzerinden aşikâr ediyor. Milli Saraylara bağlı Topkapı Sarayı ve Saray Koleksiyonları, İstanbul Arkeoloji Müzesi, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, İstanbul Türbeler Müzesi ve Vakıflar Müzesi koleksiyonlarından seçkilerle hazırlanan müze, Milli Saraylar envanterinde bulunan ve depolarında muhafaza edilen daha önce teşhir edilmemiş eserlere de ev sahipliği yapıyor. Hazreti Peygamber’e Atfedilen Eserler, İlk Mabet Kâbe, Kur’an-ı Kerim ve Mahfazaları, Şam Evrakı, Berat ve Fermanlar, İslâm’da Bilim Tılsımlı Gömlekler, Hüsn-i Hat, Osmanlı’da Giyim, Sikkeler, Türk Çini Sanatı, İslâm’da Fetih, Sanduka Puşideleri ve İslâm’da Bilim olmak üzere pek çok tematik bölüm bekliyor ziyaretçileri.
İçeri girdiğiniz andan itibaren tılsımlı bir rüzgâr sizi önüne katıyor. Teknolojik altyapı, asırların uğultusundan berrak tablolar süzüp adeta nazarınıza hediye ediyor. Çağdaş müzecilik tekniklerinin yardımıyla oluşturulan video prodüksiyonlar ve etkileşimli dokunmatik ekranlar geleneksel ile modernin hassas bir ayar üzere buluşmasını temsil ediyor. İki dakika 17 saniye süren Âb-ı hayat enstalasyonunda “Hayy” isminden ilham alınarak hazırlanan âyetlerle suyun gücü ve hayattaki yeri anlatılırken, İslâm medeniyetinin suya atfettiği mâna dalga dalga içinize işliyor.

Dijital uygulamaların en dikkat çekenlerinden biri, psiko-algısal efektler ve ses düzeninde kendisini gösteriyor. Ultrasonik hoparlör teknolojisi, ışınların eserlere yaklaşan ziyaretçinin kafatası kemiklerini algılayıp hoparlör gibi kullanılmasını sağlıyor. Böylece incelediğiniz esere dair farklı ses altyapılarını duyabiliyorsunuz. Mesela kılıç ve kalkana yaklaştığınızda, sizi algılayan bu sistem sayesinde, kılıç ve kalkan seslerini kulaklık takmışçasına işitiyorsunuz. Bu da birden fazla duyunuzu uyaran, unutamayacağınız bir seyir zevki yaşatıyor.
İslâm medeniyetinin manevî mirasını her köşesinde hissettiğiniz müze; Hz. Muhammed’in (sas) temsili ayak izi, tılsımlı gömlekler, Kâbe kapısına ait perde, padişahlar kaftanları, Fatih Sultan Mehmed’in çocukluk defteri, derviş tespihleri, padişah kılıçları, Osmanlı dönemine ait paralar ve Osmanlı bilimine ait birçok eseri bir arada görme imkânı sunuyor.

Devamı Derin Tarih Mayıs Sayısında…

Benzer konular