Hilâfet İngiliz İmparatorluğuna Hediye Edildi

Kurtuluş mücadelesine İstanbul’da düşman işgali altında bulunan Halifeliği esaretten kurtarmak için girişen Müslüman Türk milleti, kendisini temsil ettiği iddiasında bulunan Büyük Millet Meclisi’nin o şaşırtıcı kararıyla büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaktı: Müslümanların birlik ve beraberliğinin sembolü olan Hilâfet makamı 3 Mart 1924 tarihinde ilga edilmişti. Artık Halifelik tarihe karışmıştı.

Bu aldatılmışlık duygusu sadece Anadolu ile sınırlı kalmayacak, bütün Müslüman toplumların hissiyatında derin yaralar açacaktı. 1. Dünya Savaşı ile Kurtuluş Savaşı’nda kollarındaki bilezikleri, ceplerindeki son kuruşları Türkiye’ye gönderen Hind Müslümanları bu kararla kendilerini aldatılmış hisseden Müslüman halkların başında geliyordu.

1,400 yıllık İslam devlet geleneğinin en yüce kurumu olan Hilâfet’in kaldırılışının 89. yılında konuyla ilgili yeni belgeler ortaya çıktı. Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde bulunan, genellikle ilga kararından sonraki gelişmelerle ilgili dikkat çekici belgeler tartışmalara farklı boyutlar kazandıracak niteliktedir.

Arşivde yaptığımız araştırmada o tarihte Başbakan ve Dışişleri Bakanı olan İsmet Paşa’nın, Hilâfet’i ilga kararının yurt dışındaki yansımalarına dair derlettiği bilgileri bir rapor halinde Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’ya sunduğu görülüyor. Olayın bütün dünyada nasıl bir yankı ve etki yarattığını Ankara’nın hem dünya basınından, hem de yurtdışındaki bağlantıları aracılığıyla takip ettiği de aşağıdaki belgelerden anlaşılan hususlar arasında.

Özellikle Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde bulduğumuz belgeler arasında yer alan bir mektup, Halifeliğin kaldırılması tartışmalarıyla ilgili yaşanan hayal kırıklığını hazin bir şekilde ortaya koyması bakımından önemli.

Hind Müslümanlarının liderleri olan Ağa Han ve Emir Ali’nin 6 Aralık 1923’te Hilâfet makamının vaziyeti hakkında İsmet Paşa’ya gönderdikleri mektupta bütün Müslümanların hislerine tercüman olacak şu ifadeler yer alıyor:

“Halifenin nüfuzunun tenkisi (azaltılması) veya bir âmil-i dînî (dinî etken) gibi Türkiye teşkilat-ı siyasiyesinden adının teb’idi (Türkiye’nin siyasî yapılanmasından uzaklaştırılması) bizim fikrimizce İslam’ın dağılması, o manevî cihan kuvvetinin amelî surette ziyaı (pratikte kaybı) demek olacaktır. Bu öyle bir haldir ki, ne Büyük Millet Meclisi’nin, ne de Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa hazretlerinin nazar-ı dikkatlerinden mümkün değil, kaçamaz.”

Devamı Derin Tarih Temmuz Sayısında… 

Benzer konular