Tarihi Sömürmek

ABD Başkanı Joe Biden’ın 1915 Olaylarını “Ermeni Soykırımı” olarak resmen tanıdığını açıklaması kimseyi şaşırtmadı. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma sürecinde gerçekleşen bazı hadiselerin seyri ve o döneme dair yorumlar, çoktandır tarihin değil siyasetin konusu. Uluslararası arenada ve politik çevrelerde, gerçekten ne olduğunu ve kimlerin hangi rolü oynadığını artık çok az insan merak ediyor. Hakikatler, sloganların eline esir düşmüş durumda.

Bu noktadan hareketle, Derin Tarih olarak 1915 Olaylarını yeniden ele alırken, farklı bir bakış açısı geliştirmek istedik ve Ermeni lobilerinin faaliyetlerine odaklandık. ABD ve Fransa başta olmak üzere, dünyanın birçok ülkesinde on yıllardır kamuoyu oluşturma çabalarını sürdüren söz konusu lobiler, tarihi ve yaşananları tamamen sömürüp saptırarak, kendi bakış açılarını dünyaya dayatmaya çalıştı, çalışıyor. Bunu yaparken yalanı, rüşveti ve şiddet eylemlerini bolca kullanan ve körükleyen Ermeni propagandistler, aslında Ermeni halkına millî bir kimlik biçmenin de mücadelesini veriyor. Soykırım iddiası böylece Ermenilerin varlığını anlamlandıran en temel enstrümana dönüştürülürken, hakikatlerle zihinlerdeki çarpık algı arasındaki makas da giderek açılıyor. Karşımızda tarihle ve coğrafyayla bağları fiilen kopmuş, bu bağları yeniden kurma yeteneğinden yoksun, yamalı bohçayı andıran bir Ermeni muhayyilesi duruyor.

Derin Tarih’in 1915 Olaylarına bu açıdan bakan dosyasındaki yazı ve röportajları okurken, bir halkın kendisinin ve dünyadaki çeşitli milletlerin, köksüz ve temelsiz bir yalana nasıl ikna edildiğinin acı serüvenini de okuyacaksınız. Alanında uzman isimlerin yetkin değerlendirmeleri, tarihin nasıl istismar edildiğini bütün yönleriyle gözlerinizin önüne serecek.

* * *

Kapak dosyasının dışında, Derin Tarih bu ay da dünyanın çok farklı coğrafyalarından özenle seçilmiş konuları sizlere takdim ediyor. Sayfaları çevirirken tarihî Mağrib’den Hindistan içlerine, sanattan musikiye, ibretli hayat hikâyelerinden sürpriz malumata, okumaya doyamayacağınız bir muhtevayla karşılaşacaksınız.

Bu sayımızda, artık bir gelenek haline gelen ek kitabımızın yanında, ilk kıblemiz Mescid-i Aksâ’nın posterini de hediye ediyoruz. İslâm medeniyetinin bütün unsurlarının ortak emeğiyle meydana getirilen Aksâ Külliyesi’nin ayrıntılarına dalıp giderken, Kudüs’ün niçin paylaşılamayacak kadar kıymetli bir şehir olduğunu daha yakından kavrayacaksınız.

Şunu da ilave edeyim:

Temmuz ve Ağustos sayılarımızın hazırlıklarını şimdiden başlattık. Başlıklarımız ve dosya konularımız hazır. Ayrıca bundan sonraki iki özel sayımızın da planlamasını yaptık. Muhtevaya dair ipucu verip sürprizi bozmayayım, ama arşivlik nüshalar olacağını rahatlıkla söyleyebilirim.

Hayırla görüşmek üzere…

Benzer konular