Geçtiğimiz haftalarda TOGG’un geliştirdiği yerli otomobilin lansmanı şanına yaraşır bir merasimle yapıldı. Böylece Devrim otomobilinin başından geçen hadiselerle akim kalan hazin hikâye, 60 senedir damarında zerre kadar Müslüman kanı taşıyan herkesin umutla beklediği mutlu sonla neticelendi. Zira artık hikâyenin kahramanları da yazanı da bizden birileriydi. Türkiye’nin otomobilini üretme hayâlini seneler evvel seslendiren ve engellemek için büyük gayret gösteren neo-antidevrimcilere inat sabır ve sebat ile mücadele eden Başkan Erdoğan, direksiyonun başına geçip yerli ve millî otomobili kullanan ilk kişi oldu. Hakkıdır. Yakışır. Yakıştı da… Ertesi gün emekli memur gazetesi ile aşırı mezhepçi gazete de dahil bütün gazetelerde aynı minvalde manşetler vardı: Başkan direksiyonda.
Haber değeri olan biri araba kullanınca “filan direksiyonda” şeklinde başlık atmak adettendir. Bir de bu ve buna benzer haberleri duyunca ‘gemi azıya alan müzmin muhalifler’ var tabiî. Ancak gemi azıya almak mâhut muhalefete çok yakışmakla beraber direksiyon başına geçmek gibi müsbet ve vücudî bir mânâyı ihtiva etmez. Mevzumuz da değildir. Bizim mevzumuz bu ay direksiyon. Öyle ya sen on binlerce liralık araba üret, haber “başkan direksiyonda” diye verilsin. Demek ki bu direksiyon mühim bir şey.
İnanmayacaksınız ama ilk arabalarda direksiyon yokmuş. Ben de araba ve direksiyonu Leyla ile Mecnun, hilâl ile yıldız, yelek ile düğme gibi birbirinin mütemmim cüzü zannederdim. Ama öyle değilmiş. Önceleri otomobil üreticileri direksiyon simidinin yerine yeke koyuyorlarmış. Yani ilk şoförler taka kullanır gibi ‘yeke’ ile yön veriyormuş arabaya. Karadeniz’in azgın dalgalarında rızkını balıkçılıkla kazanan Temel’e, Dursun’a, Fadime’ye vız gelir tırıs gider ama eğer direksiyon simidi icat edilmeseymiş zannımca Erzurum’da her gün onlarca kaza olurmuş. Hele şu karlı günlerde… Hafazanallah! Erzurumluları düşündüğünden değil elbet, ilk direksiyon simidini Alfred Vacheron adında bir adam geliştirmiş. Maksadı 1894 senesinde Paris’te düzenlenen dünyanın ilk otomobil yarışmasında rakiplerine üstünlük sağlamakmış. Ürettiği arabayı kendisi kullanan Vacheron muradına erememiş ve yarışmayı 12. olarak tamamlamış ama geliştirdiği aksamla adını tarihe yazdırmayı başarmış. Geliştirdiği diyorum, zira mucidi o değil.
Devamı Derin Tarih Şubat Sayısında…