Sanki Bilâl-i Habeşî Hayata Dönmüş de Türkiye Semalarını Çınlatıyordu

Kaynaklara göre Türkler, Karahanlılar döneminde 840 yılından itibaren Müslüman olmaya başladılar ve bundan sonra İslâm dinine ait âdet ve gelenekler günlük hayatlarına nüfuz etti. Namaz vaktinin geldiğini duyurmak için okunan ezan da bunlardan biriydi. Asırlarca Müslüman Türk şehirlerinde Arapça olarak okunan Ezân-ı Muhammedî, 1932’de alınan bir kararla Türkiye’de yasaklandı. Bu tarihten 1950’ye kadar minarelerden Türkçe ezan yankılanacaktı.

Meselenin tarihî boyutundan evvel, fikrî altyapısını anlamaya çalışalım: Yeni kurulan her siyasî sistemin ya da rejimin kurucu kadroları, tabii olarak döneminin fikir adamlarından, düşünce akımlarından veya ideolojilerinden etkilenir. Bu etkileşim, karar ve icraatlara tesir eder. 1932 yılında ezanın Türkçe okunmasına dair kararı veren ve uygulatan Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimlerinin arka planında da dönemin bazı ideologlarının etkisinin olduğunu çeşitli tarihî kayıtlardan öğreniyoruz. Türkçe ezan bahsine geçmeden önce, bu şahıslara ve fikir dünyalarına göz atalım.

İlk sırada Kemalist devrimin ideologlarından Abdullah Cevdet var. Kendisi Avrupa tipi bir uygarlık anlayışını benimseyen ve bunun her şeyiyle Osmanlı’ya getirilmesi gerektiğini savunan bir siyasetçiydi. “A Very Wakeful Sleep” (Bitmek Üzere Bir Uyku) adlı makalesinde, gelecekteki Türkiye’nin nasıl olacağına dair kanaatlerini ayrıntılı biçimde tasvir eder: Sultan tek eşli olacak, cariyeleri bulunmayacaktı. Prensler harem ağası ve haremdeki başka hizmetçilerin gözetiminden alınacak ve askerlik hizmeti dahil olmak üzere iyi bir eğitimden geçirilecekti. Fes kullanılmayacak, onun yerine yeni bir şapka getirilecekti. Dokuma fabrikaları büyütülecek, yeni fabrikalar açılacaktı. Sultanlar, prensler, senatörler, bakanlar, subaylar, memurlar ve askerler bu fabrikaların dokuduğu elbiseleri giyecekti. Kadınlar istedikleri gibi giyinebilecek, kocalarını seçmekte özgür olacaklardı. Tekkeler, zaviyeler ve bütün medreseler kapatılacaktı. Güçlendirilmiş ve arıtılmış Osmanlı Türkçesi sözlük ve grameri oluşturulacaktı.

Sultan II. Abdülhamid devrinin kayda değer muhaliflerinden olan Abdullah Cevdet, yeni rejimle fikrî akrabalığı olması hasebiyle, dönemin öne çıkan isimleri üzerinde de etkili olmuştu. Kemal Karpat, onun bu tesirini şöyle ifade eder: “Kürt kökenli Abdullah Cevdet’in liderliğindeki pozitivistler, gelecekteki cumhuriyetin liderlerinin çoğu tarafından okunan İçtihad adında bir dergi yayınladılar.”

Devamı Derin Tarih Haziran Sayısında…

Benzer konular