Osmanlı’dan Günümüze Orduda Din Hizmetleri

Birleşmiş Milletler azası olup da ordusunda din subayı bulunmayan birkaç ülke vardır: Türkiye’den başka Çin, Küba ve Angola… Halbuki din hissi, vatan ve millet sevgisi orduları harp meydanında motive eden, onları zaferden zafere koşturan en mühim amildir. Moral cihetinden güçlü ordular, savaş hukuku ve etiğine riayetkâr olmuş; zor şartlar altında kendilerinden üstün güçleri mağlup edebilmişlerdir. Ordunun misyonu taarruzlara mukabil vatanı ve milleti korumaktır. Ona bu şuuru aşılayacak olan da dindir. Bu açıdan ordularda en kritik rolü din adamları üstlenmektedir.

Bu gerçeğin farkında olan Osmanlı ordusunda ibadetleri yerine getirmesi için subay rütbesinde imam ve müftüler bulunurdu. Mütedeyyin asker ve zâbitler terfi ve mükâfata nâil olur; lâkayt davrananlar orduda barınamazdı. Orduya “Peygamber Ocağı” denmesinin sebebi de bu idi.

Osmanlı fetihlerinde askerlerin halka ve çevreye iyi muamelelerinden destansı bir şekilde bahsedilir. Zira bu asker ne için mücadeleye çıktığını biliyordu. Sivil halka, hayvanlara, ağaçlara, sulara zarar vermiyordu. Aksi takdirde bu şuurdan mahrum eli silahlı bir güç, bir eşkıya çetesi demektir.

Osmanlı ordusunun profesyonel kısmını teşkil eden yeniçerilerin Aksaray’daki kışlasında “Orta Camii” vardı. Her yeniçeri ortasında (bölüğünde) efrada dinî bilgiler vermek, namaz kıldırmak ve cenaze hizmetlerini yerine getirmek üzere bir imam bulunurdu. Askerler namazlarını burada yeniçeri ağasıyla beraber cemaatle kılardı. Yeniçeri Ocağı’nda imamlık vazifesini “İmam-ı Hazret-i Ağa” ve yardımcıları yürütür, bir müderris de burada efrada ders verirdi.

Ocak imamı seferlere yeniçeri ağasıyla beraber katılır ve onunla birlikte ayda bir defa sadrazamı ziyarete giderdi.Bayramlarda da padişah huzurunda icra edilen muayede (bayramlaşma) merasiminde hazır bulunurdu. Ağa imamı, ocak imamı veya büyük imam da denilen İmâm-ı Hazret-i Ağa, zaman zaman bölük imamlarını teftiş ve murakabe ederdi. Bu makama Ağa Kapısı Camii’nin beş müezzininden en kıdemlisi tayin edilirdi.

Orta Câmii’nin bahriyedeki muadili olan Tersâne Câmii’ydi. Burada imam, hatip, müezzin, vaiz, ikinci imam, ikinci müezzin, cüzhan gibi vazifeliler istihdam edilirdi. Gemi imamları cemaatle namaz kıldırır, askere Kur’an-ı Kerim ve ilmihal öğretir, vaaz verir, harp zamanında askerin maneviyatını yükseltmeye çalışırdı.

Yeniçeri Ocağı’nın kuruluşunda rivayete göre Hacı Bektaş Velî (veya ona mensup bir zât) bu orduya dua ederek yeniçeri adını vermiştir. Çeri, asker demektir. Bu yüzden ocağa güçlü bir tasavvuf kültürü hâkimdir. Harp zamanında yanlarında askeri şevke getirmekle vazifeli olan ordu şeyhleri bulunması bundandır. İstanbul’un fethinde Sultan Mehmed’in yanında bulunan Akşemseddin hazretleri ordu şeyhi idi.

Yeniçeri ocağının dejenerasyonu üzerine Sultan III. Selim’in kurduğu Nizâm-ı Cedid adlı yeni ordu hakkında tatbik edilmek üzere 1793’te çıkarılan Levent Çiftliği Nizamnamesi’ne göre, her saf (tabur) için bir mektep açılacaktır. Burada askere her gün Kur’an-ı Kerim ve ilmihal dersleri verilecektir. Sultan III. Selim mazide cereyan eden menfi hadiselerin tekrarlanmaması için, orduda muntazam din zabiti kadrosunun bulunmasını arzu etmiştir. Neferlerin beş vakit namazı cemaatle kılmaları için her safta birer imam tayin olunacaktır. Ayrıca iman, ibadet ve ahlâka dair Birgivî Vasiyetnamesi diye meşhur ilmihal kitabının okunması da emredilmiştir.

Devamı Derin Tarih Kasim Sayısında… 

Benzer konular