Halep Osmanlı’yı Beklerken

İlk olarak MÖ 3 binlerde çivi yazılı Akad tabletlerinde Hâlaba ve Hâlman/Hâlwan şeklinde karşımıza çıktığını düşünürsek Hâlep’in 5 bin yıllık bir tarihi söz konusu. MÖ 18. yüzyılda Yamhad Krallığı’nın başşehri olarak yükselen şehir, sonraları Hitit Krallığı’nın eline geçti ve imparatorluk döneminde en önemli eyalet merkezlerinden oldu. İmparatorluğun dağılmasından sonra da Hâlpa Krallığı adıyla müstakil bir Geç Hitit devleti hâline geldi.

MÖ 9. yüzyılın ortalarında Asur İmparatorluğu topraklarına dahil olan şehrin önemini kaybetmeye başladığı görülür. Pers hâkimiyeti sırasında ise küçük bir yerleşim merkezi durumuna düşmüştür.

Helenistik dönemde Suriye Kralı Seleukos Nikator (MÖ 305-280) tarafından Grek mimarisine uygun planda imar edilmesiyle eski parlak günlerine kavuşur. Adı artık Beroia’dır. Romalılar zamanında gelişimini sürdürürken kalesi de kutsal mekânları barındıran bir akropol hâline gelir. Bizans döneminde geldiğimizde ise çok sayıda kilisenin bulunduğu bir Hıristiyanlık merkezidir.

Bizans’tan İslam coğrafyasına uzandığımızda Hz. Ömer’in (ra) hilâfeti devrinde Hâlid b. Velîd’in azledilmesinden sonra Suriye valiliği ve başkumandanlığına tayin edilen Ebu Ubeyde b. Cerrâh’ın emrindeki İslam ordusunun Hâlep üzerine yürüdüğünü görürüz. Öncü birliklerin başında İyâz b. Ganm el-Fihrî bulunuyordu. Şehir dışında, Hâdıru Hâleb denilen yerde yaşayan Tenûh ve diğer bazı Arap kabileleri İyâz b. Ganm’e itaat arz ettiler. Şehir hâlkı da kısa müddet sonra canlarına, mallarına, surlara ve binalara dokunulmaması şartıyla aman diledi. O da cizye vermeye razı olmaları üzerine isteklerini kabul etti ve kendileriyle bir antlaşma yaptı. Müslümanlar Antakya Kapısı’ndan şehre girdiler;  kalkanlarını yere koyup namaz kıldılar. Sonraları bu mekânda Mescidü’l-etrâs (Kalkanlar Mescidi) adıyla bilinen bir cami yaptırıldı. Bugün Câmiu’t-Tûte adıyla bilinen bu caminin duvarlarındaki kitabeler önemli tarihî vesikalar hükmünde.

Devamı Derin Tarih Ocak Sayısında…

Benzer konular