İBRAHİM KALIN: “BATININ DİPNOTU OLMAYI REDDEDİYORUZ”

KONUŞAN: MUSTAFA ARMAĞAN

Gerek Türkiye’de, gerekse yurt dışında yaptığım çalışmalarda İslam-Batı ilişkilerinin hemen her alanda karşıma çıktığını erken bir dönemde fark ettim. Tarih yazıcılığından uluslararası sistem tartışmalarına, felsefeden edebiyata, dinler tarihinden modern İslam dünyasının sorunlarına kadar çok geniş bir alanda meseleler bir şekilde İslam ve Batı toplumları arasındaki ilişkilerin mahiyetiyle ve tarihî serüveniyle irtibatlı. Avrupa-merkezci tarih ve kültür anlayışının sorgulanması gerektiğini üniversite yıllarında hissetmeye başlamıştım. Zira bu tarih tasavvurunda biz yokuz; Batılı olmayan hiçbir toplum ve medeniyet yok. Bizler Batı tarihine eklenmiş birer küçük dipnot yahut detay olarak muamele görüyoruz. Bu haksızlığı neden kabul edelim?

Ama bu adaletsizliğe karşı çıkmak için bizim ortaya ciddi bir çaba koymamız gerekiyor. Biz kendi hakkımızı arama gayreti içinde olmazsak başkalarından nasıl adalet talep edebiliriz? Dahası Batı’da yapılan Avrupa-merkezcilik eleştirileri bir noktadan sonra yine Batı düşünce sistematiği içinde üretiliyor ve Batılı paradigmanın dışına çıkamıyor. Heidegger’in modern hümanizm ve teknolojik medeniyet eleştirisi elbette önemlidir ve dikkatle incelenmelidir. Ama o eleştiriden hareketle ben kendi varlık tasavvurumu ve dünya görüşümü inşa edemem. Daha farklı temellere, mefhumlara ve araçlara ihtiyacım var. Bunu da ancak biz kendi çabamızla -tabii ki dünyaya kendimizi kapatmadan- yapabiliriz.

Böyle bir çaba inter-disipliner ve çok-boyutlu çalışmalar yapılmasını zorunlu kılar. Tarih, felsefe, edebiyat, siyaset, bilim tarihi ve felsefesi, vd. alanlarda derinlikli çalışmalar yapmadan ne kendi tarihimizin engin birikimini, ne de Batı toplumlarının zihinsel ve tarihî serüvenini bi-hakkın anlayabiliriz. Bu olmadan da İslam-Batı ilişkilerinin uzun, karmaşık ama bir o kadar da renkli tarihini anlama ve anlamlandırma imkânına sahip olamayız. Kitap, bu kaygı ve düşüncelerden hareketle kaleme alındı. Tarih ile düşünce, ilke ile tezahür, norm ile tecrübe arasındaki ilişkiyi bu konu bağlamında ne kadar başarıyla ortaya koyabildiğim, okuyucuların takdiridir. Bu alanda daha çok çalışma yapılması gerektiği aşikar olsa gerektir.

Devamı Derin Tarih Temmuz Sayısında… 

Benzer konular