İSMAİL KARA: İSTİKLÂL MARŞI KURUCU BİR FİKİR METNİDİR

KONUŞAN: MUNİSE ŞİMŞEK

Hocam kitabınızın girişinde İstiklâl Marşı’nın önemli hususiyetlerinden birinin döneminin ana temayüllerini veren, temel problemlerini tartışan, güçlü bir toplumsallığa karşılık gelen kurucu bir “fikir metni” olduğunu beyan ediyorsunuz.  İstiklâl Marşı’nın bir düşünce tarihi çalışmasına konu olmasının ve bu mesainin bir kitaba dönüşmesinin sebeb-i hikmeti de bu düşünce sanırım. Mehmet Akif’in şiirini kurucu bir metin yapan hususiyetler nelerdir?

Yeni Türk edebiyatına vücut veren büyük edipler arasında aynı zamanda kurucu fikir adamı olanların sayısı ciddi oranda. Mehmet Akif bu bakımdan tek değil yani. İşte Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Midhat Efendi hemen akla gelebilecek kişiler. Cumhuriyet devrinde de devam edecek bu. Şimdi öyle olduğu söylenebilir mi, bu şüpheli. Akif’in İstiklâl Marşı’ndan önce ve sonra yazdığı şiirlerde de bu fikrî taraf var. Kendisi de bunu ifade ediyor. Hayatının 1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilânıyla başlayıp Millî Mücadele sonrasına, 1923 yılına kadar geçen dönemini cemiyet-i beşeriyeye adadığını söylüyor, yani edebî faaliyetlerinde bile yeni toplumsal hadiselere, yeni bir cemiyet ve cemaat oluşturmaya, bunun için matbuat yoluyla bir çevre tesisine emek sarfediyor, onu öne çıkarıyor. Bu durumu sanatkârlığına bitişik olarak fikir adamlığını, fikrî mücadeleyi daha fazla önemsemek olarak da okuyabiliriz. Zaten II. Meşrutiyet yıllarının en önemli ve etkili yayın organının, Sırat-ı Müstakim / Sebilürreşad’ın başında olan bir kişi o.

İstiklâl Marşı bunların devamı, bu tecrübelerin ve arayışların içinden geliyor. Ama daha da zor şartlarda… Bir sanat eseri olduğu kadar büyük bir fikrî metin olarak da ortaya çıkıyor. Millî marş olduğu için bir taraftan coşkun bir şiir yazıyor ama aynı zamanda 18. yüzyılın son çeyreğinden itibaren tartışılan bazı ana meseleleri de Millî Mücadele şartlarında bir daha ele alıyor. Onun için bir kavramsal çerçevesi de var bu şiirin. Şair bu çerçevenin yeni bir yorumcusu aynı zamanda. Ben bugüne kadar pek ele alınmayan bu fikrî boyutunu temel kavramları etrafında yazmak istiyordum. 100. yıl bu düşüncemi fiiliyata çıkarmak için teşvik edici bir sebep ve zemin oldu.

Akif’in şahsiyetinin ve tecrübelerinin burada ne gibi belirleyici bir rolü var?

Bu da önemli elbette. İstiklâl Marşı için kollarını sıvadığında 50 yaşına merdiven dayamış sayılır. Büyük mücadelelerin ve tecrübelerin içinden gelip geçmiş; Sultan Hamid, Meşrutiyet, 1. Cihan Harbi, Mütareke ve Millî Mücadele yıllarını İstanbul’da yani merkezde ve fikrî-siyasî mücadelelerin içinde yaşamış. Anadolu’yu, Suriye ve Hicaz bölgesini, ayrıca Berlin’i görmüş. Ayrıca şiiri ve sanat tarzı da üçüncü ve son merhalesine intikal etmek üzere. İstiklâl Marşı bunların hepsinden kuvvetli izler taşıyor şüphesiz.

İşaret ettiğiniz bu hususiyetlerine ve ehemmiyetine rağmen İstiklâl Marşı üzerinde Türkçe ve edebiyat dersleri haricinde pek de kafa yorulmaması veya yakın dönem düşünce tarihi çalışmalarına konu edilmemesini nasıl izah edebiliriz peki?

Bu benim kitapta da sorguladığım bir mesele. Tek sebebe indirgemek herhalde doğru olmaz. Ama bu ihmalin benim görebildiğim ve kitapta da tartıştığım en önemli ve derin sebebi bu metnin yazılışından kısa sayılabilecek bir zaman sonra yeni Türk devletinin İslâm’ı paranteze alma siyasetini benimsemesidir. İsterseniz yumuşatarak buna mecbur kalması diyelim, netice değişmeyecektir. Millî özellikleri ve ruhu ile dinî özellikleri ve ruhu içiçe olan bu metnin dinin aşağıya çekildiği ve dar bir alana hapsedildiği bir vasatta derinliğinin anlaşılması beklenemezdi. Bu günümüze kadar böyle geldi maalesef. Bakın Hilmi Ziya Ülken’in adı Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi olan ve 1966 gibi geç bir tarihte basılan hacimli kitabında Mehmet Akif de yoktur, İstiklâl Marşı da… Bu tesadüfle veya Hilmi Ziya’nın meselenin farkında olmayışıyla açıklanamaz bence. Tanpınar da böyle.

Burada siyasî ve ideolojik sınırlandırmaların psikolojik veya doğrudan kısıtlamaları var. Akif’e, İstiklâl Marşı’na sahip çıkan sağ muhafazakâr, mütedeyyin cenah da büyük ölçüde edebiyatla ve hissiyatla idare etti, ediyor denebilir. İstisnalar kaideyi bozmaz diyelim ama bu büyük şiire dair önemiyle mütenasip metinlerin yazılmadığı çok açık.

Devamı Derin Tarih Kasım Sayısında…

Benzer konular