ORHAN KOLOĞLU : “YAVUZ DEVLET İŞLERİNDE KATI, HALKINA KARŞI YUMUŞAK HUYLUYDU”

KONUŞAN: RESUL ORMAN

 

Yavuz Sultan Selim nasıl bir hükümdardı?

Yavuz Sultan Selim gerek şehzadeliği, gerekse hükümdarlığı sürecinde atılgan, savaşçı, bilgili ve devlet yönetimini iyi yürüten bir hükümdardı. Döneminde Osmanlı toprakları büyümüş ama bununla kalmamış, devleti ekonomik açıdan çok güçlü bir konuma getirmişti. Gerek ekonomik açıdan, gerekse devlet adamlarının gelişmişliği bakımından Kanuni Sultan Süleyman’ın önünü açtığını söylesek yanlış olmaz. Döneminin savaş aletlerine vakıf bir hükümdardı. Eğitimi yüksekti, okumayı severdi; hatta Farsça divan yazacak kadar da şair ruhluydu. Fethettiği devletlerin bilim, kültür, sanat adamları ve zanaatkârlarını İstanbul’a getirir, Osmanlıyı her alanda zirveye taşımak isterdi. Bir şeyi daha söylemek gerekiyor: Devlet işlerinde katı, halkına karşı yumuşak huyluydu. Onun dönemini özetleyen bir söz vardır; Halk birine kızarsa “Allah seni Sultan Selim’e vezir eylesin” derdi. Devlet adamlarının hatasına tahammülü yoktu. Âlimlere karşı ise son derece hoşgörülüydü.

Safevilerle mücadelesi ve Şah İsmail’i yenmesi nasıl değerlendirilebilir?

Bir kere Osmanlı Devleti’nin köklü ve oturmuş bir sistemi, yani gücü vardı. Bu gücü askerî ve ekonomik açıdan değerlendirmek gerekiyordu; çünkü köklü bir devlet karşısında yeni kurulmuş bir devlet vardı: Coğrafî olarak kurak alanları ve tarıma elverişsiz toprakları ile Safeviler. Başında genç bir hükümdar, Şah İsmail bulunuyordu. Osmanlı’nın sınır komşusu olan bu devlet Selim Han’ın sancakbeyliği döneminde savaştığı ve yendiği, en önemlisi ilerideki tehlikeyi önceden fark ettiği bir devlet vardı. Şah İsmail Anadolu’da dinî olarak yayılmak istiyor gibi görünse de asıl amacı ekonomikti. Düşünün, komşunuz güçlü ve sizi yok etmek istiyor, daha önce de bunu yaşamışsınız. Ekonomik ve savaş teçhizatı bakımından iyi değilsiniz, bir de ambargo uygulanıyor devletinize. Ayrıca tek hükümdar anlayışına sahipsiniz. Kaçınılmaz son malumdur. Nitekim 1514’te Çaldıran Meydan Muharebesi’nde Şah İsmail yenildi ve savaş alanını kaçarak terk etti.

Buradaki diğer bir önemli husus, Yavuz Sultan Selim’in tehlikeye karşı dirayet gösterip kendi toprağında değil de Safevi topraklarında savaşması, geride güçlü bir askerî birlik bırakıp arkasından gelebilecek tehlikelere karşı önlem almasıydı. Düşmanını kendi toprağında sıkıştırıp ordu içinde ikilik çıkma tehlikesine karşılık savaş için çok beklememesi zaferinin keskin bir noktası oldu. Bir de Safevi ordusu süvari yani atlı birliklerden oluşuyordu; dönemin savaş aletleri açısından yeteri kadar donanımlı değildi. Bu da yenilginin diğer hazırlayıcısı olmuştu.

Safevi politikası isabetli miydi?

Politikası sert ve doğruydu; çünkü öncelikle toprak bütünlüğünü korumak zorundaydı. Özellikle daha önce yaşanan Şahkulu isyanını görmüştü ve müdahale edilmezse tehlikenin büyüyeceğinin farkındaydı. Tarihe olmuş bitmiş bir şey gibi bakmamak gerekir, ibret alıp ders çıkarılmalıdır. Yavuz

mücadeleye girişmeden önce tahtını sağlama alma gayesindeydi; babası vefat etmişti; bu yüzden kardeşleriyle mücadele başlamıştı. Şehzade Ahmed ve Şehzade Korkut’un tehdidini ortadan kaldırdıktan sonra divandan savaş hazırlıkları kararını çıkartmış, askerî ve ekonomik hazırlıkları başlatmıştı. Şeyhülislamdan da fetva aldıktan sonra özellikle İdris-i Bitlisî’nin desteğiyle güçlü bir şekilde yola çıkmış, geride çıkabilecek durumlar için Sivas’a güçlü bir birlik bırakmıştı. Bu arada Şah İsmail ile mektuplaştığı da olmuştu ama Safevi ordusunun bir türlü karşılarına çıkmaması asker içinde huzursuzluk oluşturmuş, askerin isyanı sırasında Yavuz’un çadırına ok isabet etmişti. Sonuçta Yavuz süreci iyi yönetmiş, Safevi ordusu ile Çaldıran Ovası’nda karşılaşmış ve mutlak bir zafer elde etmişti.

Devamı Derin Tarih Mayıs Sayısında… 

Benzer konular