Parlamenter sistemi, politik holiganlarının yaşlı ve bunak zihniyetiyle birlikte 16 Nisan 2017’de tarihe gömdük. Yeni sistemin savunucularının karizmatik ve efsanevî lideri Erdoğan yönetim sistemi değişikliğini Eyüp Sultan’ın, Fatih’in, Yavuz’un, Menderes’in ve Özal’ın kabirlerinde Fatiha okuyarak çok anlamlı bir jestle tescil etti. Geçmişe ve imparatorluğa saygı. Bir vefa ve kadirşinaslık örneği. Parlamenter sistem savunucularının lideri Kılıçdaroğlu da, Mustafa Kemal’in kabrini ziyaret etseydi, taraftarları açısından çok anlamlı ve Erdoğan’ın jestine iyi bir karşılık olabilirdi. Fakat o bunu yapamadı; çünkü referandum sonuçları kesinleştiğinde parti genel merkezinin önünden “Kılıçdaroğlu istifa” sloganları yükseliyordu. Yapması gereken politik manevrayı yaptı ve partisi içinde fokurdayan cadı kazanının gürültüsünü susturmak için referandumun geçersiz olduğunu ilan etti; “Kılıçdaroğlu istifa” sloganı atan “Hayırcılar”ı susturdu ve parti içi kavganın kamuya yansımasını böylece önlenmiş oldu. “Referandumda hile var” aslında “CHP hasta ve ölüyor” anlamına geliyor olabilir.
İzninizle öncesini (Takrir-i Sükûnu, Tek Parti ve millî şefler dönemini) şimdilik bir yana bırakalım; 1946’dan 1990’a Türkiye’de “parlamenter sistem” bir idam sehpaları, bir darağaçları rejimidir. Bu darağaçlarını ve idam sehpalarını kuran failler bellidir: askerî elitler, rejimin garantörü yargıçlar ve mahkemeler, politik partiler, tek parti rejiminin yarattığı “resmî” patronlar ve bütün bu politik çıkar gruplarının sözcülüğünü yapan “resmî aydınlar” ya da “rejimin” borazanları. Sözde parlamenter sistemimizin idam sehpalarının ve darağaçlarının sorumluları bunlardır.
Devamı Derin Tarih Mayıs Sayısında…