Hindistan’in Ezher’i: Dâru’l-Ulûm Diyobend

İktisadî, siyasî ve dinî sonuçları dikkate alındığında Hint Alt Kıtası tarihinde dönüm noktası olan 1857 Hint Ayaklanmasının sembolik de olsa son Bâbürlü imparatoru II. Bahadır Şah’ın liderliğinde gerçekleşmesi, İngilizleri söz konusu ayaklanmanın yegâne sorumlusunun Müslümanlar olduğu düşüncesine sevk etmiştir. Ayaklanma sonrasında kurulan askerî mahkemenin karar metninde yer alan ifadeler, İngilizlerin Müslümanları nasıl hedef haline getirdiklerini ve hadiseye sübjektif baktıklarını gözler önüne sermektedir.

1857 Hint Ayaklanması, doğurduğu sonuçlar itibariyle Hint Alt Kıtası’ndaki Müslümanlar açısından kelimenin tam anlamıyla bir felaket olmuştur. Ayaklanmayı bahane eden İngilizlerin sadece Kanpûr’da yaklaşık 30 bin masum insanı topa tutması, bir kısmını meşhur Ganj Nehri’ne atarken ulema ve meşayihten pek çok kişiyi diri diri yakması, 1909’da aradan geçen 50 seneye rağmen bu meseleyi hatırlayan her Hintlinin olay yeni vuku bulmuş gibi kahrolup intikam hırsına kapılması1 yaşanan felaketin boyutları hakkında yeterince fikir vermektedir. 1857’de hezimeti yaşayan ve İngilizlere karşı cephede yürütülecek bir mücadelede başarılı olmanın neredeyse imkânsız olduğunu anlayan Müslümanlar, eğitim faaliyetlerine ağırlık vermeleri gerektiğini düşündüler. Bu sebeple de geleneksel, yarı modern ve modern tarzda eğitim müesseseleri kurdular.  1857 sonrasında geleneksel düşüncenin temsilcisi olarak kurulan ilk ve ciddi medrese ise yazımızın konusunu teşkil eden Dâru’l-Ulûm Diyobend’dir.

10 Mayıs 1857 tarihinde Mirat’ta İngiliz Doğu Hindistan Şirketi ordusundaki sipahilerin isyanı ile başlayan Hint Ayaklanması, kısa sürede başta Delhi olmak üzere pek çok bölgeye sıçradı. Ayaklanmanın yayıldığı bölgelerden biri de Muzaffernagar’a bağlı Tehânebihûn’dur. İmdâdullah Tehânevî, Muhammed Kâsım Nânevtevî, Reşîd Ahmed Gangôhî, Hâfız Muhammed Zemîn gibi önemli isimlerden oluşan Meclis-i Şûrâ durum değerlendirmesi yapmak üzere Tehânebihûn’da toplandı ve toplantıdan İngilizlere karşı cihad edilmesi kararı çıktı. Bu kararın alınmasında Nânevtevî’nin, “İngilizlerin tepemize çöktüklerinin farkında değil misiniz? Ülke çapında bir tuzak kurdular. Savaşa hazır olun. Ya paramparça edileceğiz ya da onlara karşı sonuna kadar savaşacağız. İngilizlerin bu ülkede yaşamalarına izin vermeyeceğiz.”2 şeklindeki sözleri etkili olmuştur.

Toplantı sırasında İngilizlere karşı başlatılacak cihad hareketine kimin önderlik edeceği hususu da gündeme gelmiş ve toplantıya katılan isimlerin hemen hemen tamamının ittifakıyla Tehânevî cihad emiri ilan edilmiş; Muhammed Kâsım Nânevtevî, Reşîd Ahmed Gangôhî ve Hâfız Muhammed Zemîn Tehânevî’ye biat etmişlerdir. Tehânevî cihad emiri seçildikten sonra ulemanın nasıl bir savaş planı yaptığına dair malumat bulunmamakla birlikte Tehânevî’nin hareketin lideri olarak Tehânebihûn’da kaldığı bilinmektedir.

Devamı Derin Tarih Mayıs Sayısında…

Benzer konular