Bir Başka Açıdan Köy Enstitüleri

Türkiye’de üzerinde en çok tartışılan ve tartışmada güncelliğini sürdüren önemli eğitim kurumlarından biri ve belki de yegânesi Köy Enstitüleridir. Enstitüler kurulmadan önce, kuruluşu sırasında ve kurulduktan sonra dönemin devlet yetkilileri tarafından övgüye mazhar olur; Türkiye’yi köyden başlayıp modernleştirecek, sosyal, ekonomik ve kültürel olarak refaha erdirecek kurumların başında geldiği vurgulanır. O dönemlerde nüfusunun büyük çoğunluğu köylerde yaşayan Türkiye’nin, bu kurumlar aracılığıyla köyden yükseleceğine inanılır ve bu nedenle de enstitülere epeyce bel bağlanır. Bu inanç ve umut devlet ricalinde 1940’ların sonuna kadar devam eder. Ancak bu dönemlerde Köy Enstitüleri kurucu ve savunucuları olan birçok CHP’li milletvekili tarafından tartışılmaya başlanır ve CHP’de iki kutup ortaya çıkar. Bir yandan bu kurumların hâlâ yararlı olduğunu/olacağını savunanlar, diğer yandan tersine Türkiye’nin sosyal, kültürel ve ideolojik dengesinin bozduğunu/bozacağını söyleyenler yer alır. Tartışma Enstitülerin tamamıyla kapatıldığı 1954 yılına kadar ateşli bir şekilde sürer.

Köy Enstitüleri 1954’te kapatılır ancak tartışma bu tarihten sonra daha çok tek taraflı olarak devam eder. Enstitülerin kapatılmasını isteyenler başarıya ulaşıp okulların kapatılmasını sağlayınca tartışmadan büyük ölçüde çekilirler. Buna karşılık CHP’nin “devrimci”-milliyetçi kanadıyla Kemalist-sosyalist-sol-milliyetçi kanadı Köy Enstitülerinin yararları ve önemi hakkında bitmek tükenmek bilmez tartışmalara, onların övgüsünü yapmaya devam eder; üstelik bunu, CHP’nin Köy Enstitülerinin kapatılmasındaki rolünü pek göz önünde bulundurmadan yaparlar!

Bu okulların “Türkiye’nin aydınlık geleceği” için bir umut olduğu yönünde güçlü bir Kemalist milliyetçi iddia ve eğilim vardır. Köy Enstitüleri bir yandan romantize edilip eğitimde yaşanmış ama doyulamamış bir “altın çağ”ın imgesi olarak değerlendirilirken, diğer yandan idealize edilerek gelmiş geçmiş en demokratik, en özgürlükçü, en hümaniter ve en eşitlikçi kurumlar olduğu ileri sürülür. Bu tartışmalara göre şayet Köy Enstitüleri kapatılmamış olsaydı Türkiye bugün daha demokratik, daha müreffeh, daha eşitlikçi, daha duyarlı ve daha ulusalcı/ milliyetçi bir ülke olurdu ve hiçbir etnik ve dinsel sorun çıkmazdı. Mesela Prof. Dr. Mehmet Âdem bu iddiayı şöyle ifade eder:

“Köy enstitüleri kaldırılmasaydı kalkınma köyden başlayacaktı, (…) sağlam bir demokrasi bilinci kazanacaktı. Türk demokrasisi 1960’da, 71’de, 80’de ve 97’de arızalanmayacaktı. Ülkemiz 15 yıl kadar PKK terörü yaşamayacaktı. Çünkü tüm yurttaşlarımız eğitilmiş olacaktı, hatta Türkçeyi doğru dürüst konuşamayan yurttaşlarımız da bunu öğrenmiş olacaklardı. Türkiye Hizbullah vahşeti yaşamayacaktı bu sistemde. O zaman eğitim sistemi imam öğretmen, imam hakim, imam doktor, imam kaymakam, kadın eli sıkmayana imam kaymakam yetiştirmeyecekti”

Köy Enstitülerini ve eğitim politikalarını savunanların büyük çoğunluğu bu kurumların milliyetçi/ulusalcı yönünü vurgulamadan onların (ve esasında bir iddia olmaktan öteye gitmeyen) demokratik hatta sosyalist yapısı üzerinde dururlar. Fakat Köy Enstitüleri savunucularından bazılarının iddia ettiği gibi enstitüler gerçekten sosyalist, hümaniter, eşitlikçi, demokratik saiklerle mi kurulmuştur veya gerçekten öyle midir? Enstitülerin amacı özgür bir Türkiye’ye öğretmen mi yetiştirmektir? Daha önemlisi, bu kurumlar resmi/milli eğitim politikasından ayrı, Türkiye’nin etnik, dinî, toplumsal ve kültürel çeşitliliğini yansıtan kurumlar mı yoksa milli eğitimin modernleştirici ama aynı zamanda tektipleştirici ideolojisinin köydeki uzantısı mıydılar? Hatta bir adım daha ileri giderek şu sorulabilir: Enstitüler CHP’nin (ve tabii devletin) ileri karakolları ve olası bir çokpartili seçimde CHP’nin oy depoları veya oy devşiricileri miydiler? Çokpartili hayata geçiş döneminde İnönü’nün, “Tonguç, bu çocuklar köylerine gidince bizi tutacaklar mı?” sorusu bu kuşkuyu haklı kılacak niteliktedir. Genellikle bu kurumlar idealize ve romantize edilirken es geçilen ve bu yazıda üzerinde durulacak olan soru(n)lar bunlardır.

Devamı Derin Tarih Ocak Sayısında… 

Benzer konular