Hz Muhammed’in Temizlik Tavsiyeleri

Hz. Peygamber’in (sas) doğup büyüdüğü coğrafya su kaynaklarının kıt olduğu, bu yüzden suyun tasarruflu kullanıldığı bir bölgedir. Fakat Hac döneminde Mekke’nin ziyaretçileri arttığı için su tüketimi de hâliyle artıyordu.

Hz. İbrahim (as) ve Hz. İsmail tarafından (as) temellerinin yükseltilmesinden sonra Arabistan’ın muhtelif yerlerinden hacca gelen insanlar su ihtiyaçlarını Zemzem kuyusundan karşılıyorlardı. Ancak bir süre sonra şehirde yaşayan Cürhüm kabilesi, Huzâa kabilesi tarafından Mekke’den kovulunca Cürhümlüler Zemzem’i kapatıp izini kaybettiler. Uzun yıllar kuyunun yeri tespit edilemedi ve zamanla unutuldu. Bu süreçte su Mekke’ye şehrin çevresindeki kuyulardan, develerin sırtında taşınıyordu. Ancak bu da kolay bir iş değildi. Hacıların su ihtiyacını karşılamak anlamındaki Sikâye görevini yerine getiren Hz. Peygamber’in dedesi Abdulmuttalib, gördüğü bir rüya üzerine Zemzem’in yerini bulmak için kazı yapmaya karar verdi. Günlerce devam eden kazıdan sonra Zemzem’i buldu ve kuyuyu temizleyip işler hâle getirdi. Zemzem’in tekrar açılması Mekkeliler ve hacılar için büyük nimet oldu. Bundan sonra hem Mekkeliler, hem de hacılar su ihtiyaçlarını bu kuyudan karşıladılar.

Arabistan’ın diğer yerlerinde de su kaynakları çok kısıtlıydı. Tabii olarak temizlik kültürü buna göre şekillenmişti. Buna rağmen son Elçi’nin tebliğ ettiği din bu güçlüğün üstesinden gelinmesini emredecek, sonraki asırlarda bir medeniyete dönüşecek olan temizlik kültürünü ibadetlerin bir parçası hâline getirecekti. Esasen daha önce Yüce Allah’ın dinini tebliğ etmiş olan peygamberler de temizliğe önem vermişler, ibadet için temizlik kaidelerini yerine getirmişlerdi. Yüce Allah Kâbe’yi inşa ederek insanları ibadete davet eden Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’e, “Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû ve secde edenler için evimi tertemiz tutun” buyurmuştu (Bakara, 125). Yine bu meyanda Allah Elçisi uzuvlarını üçer defa yıkayarak aldığı abdestin daha önceki peygamberlerin aldığı abdest olduğunu ifade etmişti (İbn Mâce, “Tahâre”, 47 [Hadis numarası: 420]).

Devamı Derin Tarih Mayıs Sayısında… 

Benzer konular