Tarihçiliğimizin Halil Gazisi Ahirete Göçtü

Yıl 2004. Ankara Bilkent Üniversitesi’nde, Halil İnalcık hocanın Günsel Renda ile birlikte yayına hazırladıkları Osmanlı Uygarlığı adlı iki ciltlik edisyonunun tanıtım toplantısındayız. Avni Özgürel, Taha Akyol, Doğan Hızlan ve fakir davetliydik. İhsan Doğramacı’dan Ahmet Yaşar Ocak’a, Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül’den merhum Talat Sait Halman’a seçkin bir topluluğun huzurunda toplanıldığını hatırlıyorum. Ancak işte Halil İnalcık hocanın farkı burada ortaya çıkıyordu. Konuşmacı olarak bizi çağırıyordu çünkü “Biz akademisyenler kendi aramızda çok konuşuyoruz ama yaptıklarımız halka mal olmuyor. Bu defa bir değişiklik yapalım ve kitabımızın tanıtım toplantısına toplumda tanınan yazarları davet edelim, dahası biz susalım, onlar konuşsun!” diyordu. Evet, o gün biz dört gazeteci-yazar İnalcık hocanın talebesi olarak karşısındayken onu ve eserini dilimiz döndüğünce anlatmıştık. İnalcık farkı böyle bir şeydi.

Dergimizi baskıya göndereceğimiz saatlerde gelen elim vefat haberi üzerine “İnna lillahi ve inna ileyhi râciûn” sözleri dilimden dökülürken hafızamın taşkınlara maruz kaldığı dakikaların akışı başladı. Hem bilgi olarak, hem de hatıra olarak… Mekânın cennet olsun Halil Gâzimiz! Seni tarihin huzuruna çıkardığın Osman Gazi’nin yanına yolculuyoruz…

Devamı Derin Tarih Ağustos Sayısında…

Benzer konular