M. FATİH CAN: “FATİH İMKÂNSIZ ZANNEDİLENDE MÜMKÜNÜ GÖREBİLEN BİR DEHAYDI”

KONUŞAN: SAMET TINAS

 

Son kitabınız Mehmed Fatih üzerine fakat meseleyi Yıldırım Bayezid’den başlatmışsınız. Niçin bu kadar geriye götürdünüz Fatih’in hikâyesini?

Peygamber Efendimiz’in (sas) özel adıyla birlikte adını taşıdığım Fatih Sultan Mehmed’e adaşlığımın kendimce biraz olsun hakkını verebilmek niyetiyle kaleme aldığım kitabımı büyükdede Yıldırım Bayezid’den başlatmamın temel sebebi şuydu: Tarihin büyük ya da küçük adamları şahsiyet ve icraatları kadar içine doğdukları ortamın, yaşadıkları devrin, yüz yüze kaldıkları meselelerin, çevrelerini oluşturan kadronun, ait oldukları halkın ve en çok da atalarının karakter özellikleri ve hikâyeleri ortaya konmadan tam mânâsıyla anlaşılamaz.

İmam Birgivî insan şahsiyetinin köklerini yedi ceddi içinde aramak lazımdır, der. Soy bilimciler de bir kişiliğin asgarî üç neslin içinde olduğu psiko-sosyal laboratuvar dahilinde incelenmesi gerektiğini söyler. Hakikaten yedi ceddin ana halkalarını oluşturan ataların ahlâkı, özü, nüvesi, karakteri hatta fizik, patolojik özellikleri bile zerreler seviyesinde de olsa halkadan halkaya az veya çok süzülerek son halkaya sirayet eder ve kişide cibilliyet dediğimiz temele oturur, onu şekillendirir. O yüzden ırsiyet (soya çekim) kanununa müracaat etmeden şahsiyet çözümlemesi yapmamın izahımı kuru ve eksik bırakacağını düşündüm. Fatih gibi şahsiyetlerin hüday-i nabit olması düşünülemez. Haliyle Mehmed’i, 12’sinde “Padişah”, 21’inde “Fatih” yapan şey nedir meselesini bu çerçevenin daha net ortaya koyabileceğini esas alarak onun şahsiyet kodlarında derin izleri olan Büyükdedesini başlangıç noktası aldım.

 

Fatih Sultan Mehmed’le ilgili birçok kitap yazıldı. Sizin kitabınızı farklı kılan nedir?

Fatih Sultan Mehmed gibi muhteşem bir şahsiyeti kim kaale ve kaleme almak istemez ki? Haklısınız; hakkında yerli-yabancı çok sayıda kitap var. Bendeniz Mehmed kitabında vaka-yorum tekniğinin daha ağır bastığı bir anlatımı tercih ettim. Çalışmada Fatih ve devrinin hadiselerine dair getirilen yorumların eseri benzerlerinden farklı kılacağını umuyorum. Tarihçiliği “vaka bilmekten çok mesele tespit etmek” olarak gördüğüm için asıl değerli olanın bakılan şeyden ziyade bakış açısı olduğunu düşünürüm. Zaten bir eseri farklı ve biricik kılan da budur. Saniyen; her kesim ve seviyeden okurla buluşmak adına kitabın sade ve akıcı bir anlatımla rahatça ve keyifle okunması hedeflendi ki ülkemizdeki tarih yazımının en sıkıntılı probleminin üslup meselesi olduğuna inanırım. Ayrıca çalışmanın, Osmanlı’nın doğuşundan bilitibar, tarihin normalitesine aykırı dediğimiz “fasılasız mükemmellik” vetiresinin, hadi mütevazı olalım, üç asır sürmesinin ardındaki sebeb-i hikmet ne olabilir problematiğini Fatih’in şahsında merkeze alan yaklaşımını da zikredebilirim. Nasıl olmuş da bu fasılasız irtifayı mümkün kılan şahsiyetler takribi üç asır boyunca peş peşe sıralanabilmiş? Ve yine hangi sebeplerle onlara eş değerde bir öncü elit kadro bunların yanında, önünde, etrafında hazır ve nazır bulunmuş? Hele bu dinamizmi taşıyıcı ve realize edici vasıflarla donanmış fertlerden oluşan faziletli bir toplum; eş zamanda ve eş güdümde hangi sırrın hükmüyle bu kurmayların can suyu olmuş? Kitapta en çok anlamaya ve anlamlandırmaya kafa yorduğum ve okurlara arz ettiğim muammanın bu sorular etrafında tartışıldığını ifade edebilirim. Bu sacayağın, yani lider, kadro ve halkın asgarî üç asır müddetle aynı kalitede ve yekdiğerini bütünleyen kuvvetler olarak aynı zaman ve mekân şartlarında bir arada bulunmaları bir muamma olarak ortaya konunca “tümdengelim” yani oluştan sebebe, sebepten hikmete uzanan bir analiz yapmak kaçınılmaz oluyor. O yüzden “kader perspektifi”ni bir metodoloji olarak kullanmaya çalıştım ki bu tip eserlerde pek görülmeyen bir yaklaşım olduğuna kaniyim. Bu bakış açısı “Mehmed”e bir farkındalık kazandıracaktır zannederim. Bir de Fatih’i biraz İstanbul’un fethi bahsinin dışına taşıyan, hakkında uydurulan yakıştırmalar ve iftiralara derli toplu reddiye içeren, onu devrinin sosyal yapısıyla birlikte ele alan muhtevasını da zikredebilirim.

Devamı Derin Tarih Mart Sayısında… 

Benzer konular