Necdet Özgelen: Çanakkale bunca zamandır anılıyor da Kûtu’l-Amâre’yi niye unuttuk?

Halil Paşa’ya geldik nihayet!

Çok şükür! (Gülüyor). Paşa Baba­mın evi Arnavutköy’deydi, fabrika Haliç’te. Uzak tabii. Bu yüzden o da fabrikada kalırdı bazı geceler. 70 yaşlarındaydı o zamanlar. Gecele­ri sohbet, muhabbet derken biz ah­bap olduk çıktık. Bir süre sonra ay­rıldı fabrikadan. Ben de artık hafta sonlarımı Arnavutköy’deki yalıda geçirmeye başladım. O söyledi, ben hatıralarını yazdım Paşa Babamın. Hatta ona bir isim bile koymuştuk: “Bitmeyen Savaş”. Şevket Sürey­ya’nın yayınladığı hatıraların ana kaynağı benim yazdığım hatıralar­dır aslında.

Şimdi nerede onlar?

Ben o zaman yazıp verdim, her­halde ailede olmalı.

O hatıralardan neler kaldı sizde?

Şimdi bak evlat, Enver Paşa, Mustafa Kemal ve Halil Paşa, üçü de askerî okula gider. Paşa Babam mezun olduktan sonra Makedon­ya’nın en belalı yerine tayin olmak istemiş. Ben Paşa Babamın saç sa­kal birbirine karışmış dağlarda do­laşırken bir resmini görmüştüm. Bu arada Enver Paşa daha atak ta­bii Makedonya’da. Şanı şöhreti İs­tanbul’u zapt etmiş. Mustafa Ke­mal de Selanik’te. 1. Dünya Savaşı ve Millî Mücadele’de hep Enver Pa­şa ve Mustafa Kemal çekişmesi var. M. Kemal çok hırslı, Enver Paşa on­dan daha hırslı! Bu arada mutedil olan Halil Paşa.

Benzer konular