Bizden Size

Beyrut’un güneydoğusundaki Şuveyfât semtinin merkezinde, krem rengi bir kubbe ve bu kubbenin altında gösterişli bir mermer lahit vardır. Burada, Osmanlı’nın son döneminde yaşamış en önemli Arap mütefekkirlerden Emîr Şekib Arslan (1869-1946) yatar.

Hayatının sonuna kadar İslâm birliği ve ümmet idealine sadık kalan Emir Şekîb Arslan, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmaması için kendi çapında mücadele etmiş bir isimdi. II. Abdülhamid’e hayranlıkla bağlı olan Emir Şekîb, manda yönetimi başladıktan sonra Fransızlar tarafından Bilâdüşşâm’dan sürgün edilmiş, Avrupa’da yaşadığı sürgünün zorlukları da onu ideallerinden vazgeçirememişti. Emir Şekîb’in ümmet ufku, mağribden maşrıka kadar, coğrafyanın tamamını kapsıyordu. Gittiği her yerde bunun için çalışmış, önder şahsiyetlerle işbirliği yapmış, hiç durmadan konuşmuş ve yazmıştı. Müslümanların Batılılar karşısında geri kalmasının sebeplerine odaklanan çok sayıda metin kaleme alan Emir Şekîb, ardında 20’den fazla kitap ve 2 bin civarında makale bırakmıştı. Dili ve anlatımı öylesine güçlüydü ki, kendisine şu unvan yakıştırılacaktı: “Emîru’l-beyân” (Belagatin ve sözün emiri).

Dürzî kökenlerine rağmen Sünnîliği benimseyen Emir Şekîb Arslan, imparatorluğun dağıldığı ve coğrafyaya sömürgecilerin çöreklendiği zor bir zamanda yaşamıştı. Buna rağmen çizgisini ve itidalini hiç kaybetmedi. Günümüzde, onun torunu Velîd Cumblat, Lübnan siyasetinde önemli bir aktör olarak, dedesinin yolunda yürüyor.

Ancak Ortadoğu’da çoğunlukla Lübnan, Suriye ve İsrail’e dağılmış olarak yaşayan Dürzîlerin hepsi, bugün Emîr Şekîb Arslan’ın mutedil ve makul çizgisine sahip değil. Hatta içlerinde açık bir şekilde Siyonist İsrail ekseninde hareket edenler bile var.

Derin Tarih’in bu sayısında, bölgemizin bu sıra dışı ve gizemli cemaatini mercek altına aldık. Günceli ve gündemi daha iyi anlamak adına, geçmişe doğru farklı kulvarlarda seyahatlere çıkarak… Yine beğeneceğiniz bir dosyanın ortaya çıktığına inanıyorum.

Yeni sayılarımızda, hayırla görüşmek üzere…

Benzer konular