Ilımlı veya “sert” liberal, milliyetçi, gelenekçi, dindar bütün farklılıkları ve renkleriyle Türkiye’nin muhafazakârları “bilinçle” ya da “kendiliğinden” (bilinçdışı) “devletin” özgürlüğüne öncelik verirler. Devlet hür olmaksızın “yurttaşları” hür olamaz; devletin hür olmadığı yerde düşünce ve ifade hürriyeti, kanaat ve inanç hürriyeti olamaz. İttihat ve Terakki’nin ve tabii vârisi CHP’nin elitleri ve onların türevi kişiler ve gruplar, yani genelde milliyetçi-Kemalist, liberal ve sol kesimler tersini düşünürler veya devletin özgürlüğü fikrini yok sayarlar. Devlete özgürlük diye bir şey olamaz; yegâne özgürlük “devletten özgürlük”tür. İllegal örgütlere, devlete muhalif entelektüel elitlere, azınlıklara, devlet düşmanlarına özgürlüktür.
Şu soruya herkes toplumdaki konumuna ve ideolojisine göre farklı cevaplar verebilir: Özgürlük, tamam, fakat “kim için ve ne için özgürlük?” Fakat devletler de özgür olmak isterler. Onlar da başka devletlerden ve güçlerden özgür olmak isterler. Güçlü devletler daha özgür, zayıf devletler daha “bağımlı”dır ve bu durum devletlerin halklarıyla anlaşmalarına (ahitlerine, yani anayasalarına) yansır. Zayıf devlet rejimleri korku rejimleri; güçlü devlet (başka devletlerden özgür devlet) rejimleri özgürlükçü rejimlerdir. Türkiye Cumhuriyeti -geçmişine kıyasla başka devletlerden- kuruluş yıllarındakinden daha özgürdür. Bireysel tarihi uzun hiçbir vicdan sahibi bunu reddedemez.
Devamı Derin Tarih Mart Sayısında…