İttihad Ve Terakki Cemiyeti Teşkilât-I Mahsusa İlişkisi

Dr. Safi’nin önemli tespitlerinden biri, Teşkilat-ı Mahsusa’nın basit bir istihbarat birimi olmaktan ziyade “operasyonel” faaliyet gösteren bir yapılanma olmasıdır. Güzel bir ifadeyle TM “bir istihbarat servisinden ziyade bir istihbarat kaynağı”dır.1 Bu nedenle TM’nin amacı bilgi toplama ile sınırlı bir istihbarat yapılanması yerine, ABD’nin 2. Dünya Savaşı sırasında örgütlediği Office of Strategic Services ve İngiltere’nin aynı dönemde teşkilâtlandırdığı Special Operations Executive benzeri bir operasyonel kurum olarak değerlendirilmesi anlamlı olur.

İttihadçılığın “İnkılâb-ı Azîm” öncesi örgütlenmesi ve faaliyetleri, ihtilâl öncesinde dahi varolan bir aktivizm ve İslam dünyasına yönelik hâmilik eğilimini ortaya koymaktadır. Osmanlı Terakki ve İttihad Cemiyeti’nin Kafkasya ve Bosna-Hersek Müslümanları ve İslam dünyasının Batı sömürgeciliği altına girmiş olan bölgelerindeki entelektüeller ile ilişkisi bu eğilimin ilginç örneklerini ortaya koymaktadır. Doğal olarak bir yarı gizli örgüt olan Terakki ve İttihad Cemiyeti bu genişlikteki bir coğrafyada operasyonel faaliyette bulunabilecek eleman ve maddî kaynaklardan yoksundu. O nedenle de faaliyetini ortak faaliyet gösterecek teşkilâtlandırmalar oluşturma ve onlarla işbirliği yapma üzerine yoğunlaştırmıştı.

Bu çerçeveden bakıldığında 1906-7 yıllarında Paris’de Terakki ve İttihad Cemiyeti’nin gayretleriyle örgütlenen Uhuvvet-i İslâmiye Cemiyeti (Fraternité Musulmane) bu çabayı yansıtır. İslam dünyasındaki anayasacı, anti-emperyalist yaklaşımın önde gelen liderlerinden Ahmed Rıza, Mahmud Salim, Muazid al-Saltanah benzeri liderlerin çabaları ve Doktor Bahaeddin Şakir Bey’in teşkilâtlandırılması ile gerçekleştirilen bu yapılanma, İslam coğrafyasında ideolojik aktivizm yaratmayı hedefleyen, ancak operasyonel kabiliyeti olmayan bir girişimi şekillendirmişti.

Benzer konular