Bütün Cumhuriyet tarihini, özellikle de 3 Mart 1924 sonrasını laiklik anlayışları ve politikaları açısından tektip ve değişmez bir yorum, mevzuat ve uygulamalar manzumesi olarak değerlendirmek ne kadar doğru olur? Bu soru etrafında farklılaşan dönemlere işaret etmek için siyasî merkezin, aydınların, bürokrasinin, basın-yayın organlarının iç dinamiklerin ve uluslararası şartların değişmesine paralel olarak bir kısmı ciddi denebilecek tadil ve tashihlere gittiğinden bahis açılabilir.
Tadil ve tashihleri hareketlendiren, belki bir şekilde icbar eden iki önemli sebep var; biri Türkiye’nin ağır aksak da olsa demokratikleşme mecburiyeti hissetmesi veya mütedeyyin halkın pasif de olsa ısrarlı dinî taleplerinin artık tekparti idaresinin eski yasakçı ve sınırlayıcı politikalarıyla idare edilemez hale gelmesidir. Diğeri ise 2. Dünya Savaşı sonrası şartlarda Türkiye’nin girmek zorunda kaldığı uluslararası ilişkilerin neticeleri olarak mütalaa edilebilir. Mustafa Kemal Paşa’nın vefatı ve yeni devletlilerin kendilerine kuvvetli ve itibarlı yeni bir yer ve statü aramaları da belki üçüncü bir sebep olarak zikredilebilir.
Devamı Derin Tarih Mayıs Sayısında…