Aşkın Izdırabı…

En muzdarip, en çok zulme uğratılmış, haksızlığa ma­ruz kalmış kelimeler sıra­lamasında “aşk” en başlar­da yer alır.

“Aşk” o halis mânasından uzak­laştılarak öyle süflî mânalarla anı­lır ki… “Aşk yapmak!” gibisinden!

Sev/sew-mek kökü Divanü Lüga­ti’t-Türk’de var. Bugünkü mânada, sevdi, sever, seversen, sevmek, sev­mes (sevmez)… Sevinmek var, se­vinç var, sevişmek dahi var.

Kadınla erkek arasında cinsî mü­nasebeti anlatan kelimede de deği­şiklik yok. Bin yıl önce ne diyorsak, o! Onun bu mânada “sevişmek” ola­rak tavsifi, ne zamana mahsus, bu­nu bilemiyoruz.

Aşk “sevgi” elbette. Ama sevgiyi aşan bir sevgi; şiddetli sevgi, gönül verme, candan sevme, muhabbet, iptila, tutkunluk, sevda…

Yunus Emre, “aşk gelicek cümle eksikler biter” demişti.

Fuzulî’ye “Aşk imiş her ne var âlemde/İlm bir kıyl ü kaal imiş an­cak” dedirten ne ola ki? Kısaca: İlim dedikodudan ibaret, her ne varsa aşk!

İşte siz Mecnun’sunuzdur ve o za­man Kâbe’de duanız şöyle olur:

Ya Rab belâ-yı aşk ile kıl âşina beni

Bir dem belâ-yı aşktan etme cüda beni.

Fransız asıllı Polanyalı dilci Me­ninski 17. yüzyılın sonlarında ka­leme aldığı ünlü Thesaurus’unda, “aşk”ı dört kelime ile karşılıyor: Di­lectio/içten sevgi, amor/sevgi, pas­sio/ihtiras, tutku/lubentia…

Benzer konular