İstanbul’u Abdülhamid’in Elinden Kurtarın!

1847 yılında Manisa’nın Kırkağaç ilçesine bağlı Gelenbe nahiyesinde doğan Şair Mehmed Eşref, baba tarafından meşhur matematik ve İslâm âlimi Gelenbevî İsmail Efendi’ye ve onun ailesinin Usulîzâdeler koluna mensuptur. Babası Hâfız Mustafa ve annesi Arife Hanım olup, Şair Eşref’in arkadaşlarının hatıralarında ikisinin de çok nüktedan karakterli insanlar olduğu ifade edilmektedir.

Şair Eşref’in doğumundan ilk memuriyetine kadarki hayatı hakkındaki bilgiler yetersizdir. Hatuniye Medresesi’nde Arapça ve Farsça öğrendiği ya da İbnülemin’in ifadesiyle, “Manisa’da Sultaniye müderrisi Rıza Efendi’den medrese usulünce Fenarî’ye kadar okuduğu” iddia edilmektedir. Osmanlı Sicili’nde bulunan dosyasına göre, 4 Eylül 1872’de Manisa Turgutlu’da tahrirat kâtibi olarak 25 yaşında iken ilk devlet memuriyetine başlayan Eşref, Manisa muhasebe kalemi kâtipliği, Akçahisar kazası mal müdürlüğü gibi görevlerden sonra İstanbul’da girdiği imtihanı kazanarak kaymakam olmuştur. Bunun sonrasında tayini çok istediği Ege bölgesine değil, Karadeniz’e çıkmış ve 6 Haziran 1879’da Fatsa kaymakamı olmuştur. Ancak bu büyük kazada “idarî tecrübesizliği ve yetersizliği sebebiyle başarılı olamayan” Eşref, Mart 1880’de bir yılını bile doldurmadan vazifesinden azledilir ve çeşitli yolsuzluk iddiaları sebebiyle soruşturma geçirir. Ardından 1882’den 1886’ya kadar Bitlis’e bağlı Çapakçur (Bingöl) ve Hizan kaymakamlıklarında bulunur. Ancak 12 Mart 1886’da dönemin Bitlis Valisi Arif Paşa ile geçinemediği ve onu hicveden şiirleri yazdığı için istifa etmek durumunda kalmıştır.

16 ay açıkta kaldıktan sonra 25 Temmuz 1887’den Kasım 1888’e kadar Trabzon, Ünye ve Tirebolu kaymakamlığı yapar; burada bir kez daha Trabzon’a vali olan Arif Paşa ile çatışma yaşayarak onu “sarhoş ve başarısız” olarak suçladığı için görevinden azledilir. Bu arada kendisine “Arzuhâl” ve “Şitaiyye” isimli kasideleri yazarak övdüğü Adliye Nazırı Rıza Paşa’nın yardımıyla 1890’da Bitlis Garzan kaymakamlığına tayin edilir. Süleyman Nazif; Eşref’in, Garzan’a giderken Diyarbakır’da babası Said Paşa’yı ziyaret ettiğini ve kendilerinde günlerce misafir kaldıklarını belirterek, “Annem ve babam mutaassıb (dindar) oldukları için Eşref’in sürekli rakı içmesinden hiç de memnun kalmamışlar, ancak yine de bu duruma ses çıkarmamışlardır” demektedir.

15 Temmuz 1892’de Garzan Kaymakamlığı’ndan da istifa eden Eşref, anlaşamadığı yöneticilere yönelik hicivlerine ve içki düşkünlüğüne rağmen 14 Ağustos 1893’te bir kez daha devlet hizmetine alınarak, Aydın vilayetinde Garbı Karaağaç (Acıpayam) kaymakamlığına tayin edilir. 1 Mayıs 1894’te Buldan’a, oradan da 18 Nisan 1896’da Kula’ya nakledilir ve 27 Haziran 1897 tarihine kadar Kula kaymakamlığı vazifesinde kalır.

2 Ekim 1895 günü ikinci kez sadarete getirilen Kâmil Paşa, 4 Kasım 1895’te Sultan II. Abdülhamid’e sunduğu arizada -sözde Sultan II. Abdülhamid’i Avrupa siyasetçileri, diplomatları ve basınının saldırılarından kurtarmak üzere- yönetim alanında yeni bir reform teklif ederek, Yıldız Sarayı’nın kendisinin işine hiç karışmayacağı geniş yetkili bir hükümet kurularak bütün yetkilerin ona devredilmesini, böyle bir yönetim tarzının Avrupa kamuoyunu da teskin ve memnun edeceğini, bu icraat ile ecnebi devletlerin Osmanlı’ya yönelik müdahale ve itirazlarının da önlenmiş olacağını, ayrıca bu konuda görüştüğü İstanbul’daki İngiltere ve Fransa büyükelçilerinin de kendisinin teklifini desteklediklerini söylemişti.

Devamı Derin Tarih Nisan Sayısında…

Benzer konular