Batı Akdeniz’in Güvenliği Cezayirlilerden Sorulurdu

Çalışma sahanız özelinde sorarsak, 1516’dan sonra Cezayir’in Osmanlı eyaleti statüsü kazanması Osmanlı denizcilik faaliyetlerini genel hatlarıyla nasıl etkilemiştir?

Bildiğiniz gibi 1516’da Barbaros kardeşler Cezayir şehrine gelip orada Osmanlı yönetimi adına ilk adımları atmışlardı. Yerli halklarla işbirliği yapıp İspanyollara karşı mücadele ettikten sonra ve özellikle 1519’da Sultan I. Selim’e (Yavuz) özel bir mektup ve heyet gönderip Cezayir’in Osmanlı Devleti çatısı altında barınmasını talep ettiler. Bu gelişmeyi değerlendirirken, “Cezayir’in İspanyollarla mücadelede Akdeniz’deki jeostratejik statüsü ve önemi nedir?” sorusunu mutlaka akılda tutmak gerekiyor. Çünkü batı Akdeniz’de Cezayir hâkimiyeti Barbaros kardeşlerden tâ 1830’lara kadar, sanki bir Osmanlı üssüymüş gibi devam etti. Cezayirlilerin bölgedeki en önemli faaliyetleri ise elbette “korsanlık” dediğimiz faaliyetlerdi. Gerek Avrupa devletleri, gerekse Osmanlı Devleti için işte bu denizcilik faaliyetleri Cezayir’i önemli yapıyordu. Zaten bu yüzden de “Dâru’l-Cihad Cezayir-i Garb” unvanı kazanmıştır. Çünkü Cezayir üzerine yapılan birçok Batı taarruzu Müslümanların zaferiyle sonuçlanmıştı. Bu sayede Cezayir uluslararası bir hüviyet kazandı.

Batı Akdeniz’e girmeye çalışan Avrupa devletleri karşılarında denizcilikte mahir Cezayir korsanlarını buldular. Bu gözü pek korsanlarla giriştikleri savaşları kaybedince Cezayir ile anlaşmak zorunda olduklarını fark ettiler. Afrika’ya geçmenin başka yolu yoktu. Osmanlı Devleti bu jeostratejik konumunu bildiği için her zaman Cezayir filosuna yardım etti. Özellikle Malta kuşatması ve Çeşme Savaşı sırasında bu yardımlarını artırdı. Bu sebepledir ki bölge, Osmanlı’nın Akdeniz politikasındaki jeostratejik önemi açısından öncelikli bir konumdaydı. Hatta 16. yüzyılda Barbaros kardeşlerden tutun da Kılıç Ali Paşa ve Cezayirli Hasan Paşa’ya kadar Osmanlı’nın kaptan-ı derya dediğimiz amirallerinin pek çoğu Cezayir’de yetiştirmiştir. Avrupa devletlerinin filolarıyla sürekli çarpıştıklarından deniz savaşlarında tecrübeliydiler. Bu mühim tecrübeden istifade etmek isteyen Osmanlı bu denizcileri hem kendi donanmasında istihdam etmiş hem de bölgedeki deniz gücünü kendisine bağlamıştır. Unutmamak gerekir ki, 18. yüzyılda Osmanlı bahriyesinde reformlar yapan ve ilk modern denizcilik akademisini inşa eden kişi Cezayirli Hasan Paşa’dır. Bu nedenle Cezayir, Osmanlı denizcilik tarihinde hususi bir yere sahiptir.

Devamı Derin Tarih Aralık Sayısında…

Benzer konular