“Ne Dünyada, Ne Mora’da Türk Kalmasın”

Fransız Devrimi (1789) sonrasında ortaya çıkan romantizm ve milliyetçilik fikirleri dalga dalga bütün dünyayı etkiledi. Milliyetçilik fikri Avrupa prensliklerinin birleşmesine ve ulus devletlerin kuruluşuna zemin hazırlarken, uzun vadede Osmanlı gibi çok uluslu yapıya sahip olan imparatorlukların parçalanmasına yol açtı. Bu gelişme en çok da Avrupa devletlerinin ve Rusya’nın emperyalist emellerine hizmet etti.

Bu süreçte bağımsızlık talebiyle isyan eden ve uzun bir mücadeleden sonra Osmanlı İmparatorluğu’ndan kopan ilk millet Yunanlar oldu. Elbette bu bir tesadüf değildi. Kendi köklerini kadim Yunan’a götüren Aydınlanma düşünürleriyle birlikte Avrupa’da Yunanlara karşı büyük bir sempati oluşmuştu. Bu temayül bir hayranlığa ve “Filhelenizm” denen bir akıma dönüştü. Yunanca filos (dost) ve Ellinas (Yunan) kelimelerinin birleşmesi ile oluşan “Filhelen” kavramı, “Helensever”, “Yunanperver” ya da “Yunan dostu” anlamlarına gelir. Bu tasavvur doğrultusunda verilen eserler Yunan milliyetçiliğinin uyanışında etkili olmuştur.

Rusya Balkanlar, Boğazlar ve Akdeniz’e yönelik hedefleri doğrultusunda bu akıma destek verdi. Yusuf Akçura Rusya’nın Osmanlı topraklarına dair emellerini şöyle anlatır: “Rusya, Balkanları geniş imparatorluğuna ilhak ile şimal ve cenup Slavlarını birleştirecek, böylece Ayasofya kubbesine haç dikerek Ortodoksluğun meydana geldiği beşiği, yani Rusların dinlerinin çıktığı yeri, Mescid-i Kamame’yi (Hz. İsa’nın gömülü olduğu iddia olunan kabir üzerine inşa edilen ibadet mekânı) idareleri altına alarak Hıristiyanlığın membaını memleketinden sayılır kılacak ve bu suretle, hemen hepsi fazlasıyla dindar tebaasının kalp ile diledikleri en yüksek bir emellerini, dini ve ruhi bir emeli gerçekleştirecektir.” Ancak bu sadece Rusların ülküsü değildi. İngiliz ve Fransızlar da onlardan geri kalmıyordu. Balkanlar’da dolaşmakta olan ajanları Grekleri kışkırtıyor; himayeleri altında özerklik veya bağımsızlık vaadiyle akıllarını çeliyorlardı.

Bu doğrultuda gizli örgütler kurulmaya ve yayınlar yapılmaya başlandı. Fransa’nın yardımıyla kurulan Athena; Rusya’nın yardımıyla kurulan Phoenix, Hotel Grec; Atina’da İngiltere’nin desteği ile kurulan Müzikseverler Cemiyeti bu örgütler arasındadır. Rakiplerini geride bırakmak isteyen Ruslar, Viyana’da kurdukları örgütün merkezini Moskova’ya taşıdılar. Derneğin amacı Rumlarla kültürel alışverişte bulunmak olsa da yürütülen faaliyetler bu niyetin ötesinde görünüyordu. Rumlar için okullar inşa etmek, mevcut okullarını tamir etmek, Rum gençlerin eğitimine para yardımı yapmak, dinî faaliyetlerine destek vermek bunların başında geliyordu.

Faaliyetleri Rumlar arasında millî bir tarih ve kültür şuuru oluşturdu. Rumların bağımsızlık mücadelesinin altyapısını hazırlayan ve isyan için örgütleyen “Filiki Eterya” (Dostlar Cemiyeti) örgütü bu çalışmaların meyvesiydi. Emmanuil Ksanthos, Athanasios Çakalof ve Nikolaos Skufas tarafından 1814 Eylül’ünde Hocabey’de (Odesa) kuruldu. Amacı, “Rum ulusunun hayat şartlarını iyileştirmek ve Tanrı izin verirse bağımsızlığına kavuşturmaktı”. Zamanla bu amaç “Doğu Roma İmparatorluğu’nu ihya etmek ve Ayasofya’ya hac dikmek” halini aldı. Böylece ortaya Megali İdea (Büyük Ülkü) çıktı.

Rumlar antik Yunan’ın torunları, Batı medeniyetinin kurucularıydılar. Avrupalılar arasında, sahip oldukları medeniyeti Antik Yunan’a borçlu oldukları ve bu manevi borcu Rumların bağımsızlık mücadelesine destek vererek ödemeleri gerektiği kanaati revaçtaydı. Gazete ve dergi yazılarıyla, bu konuyu işleyen müzik ve şiirler yoluyla Helenseverlik akımı günden güne güçleniyordu. Rumları yakından tanımak için seyahatler düzenleniyor, Yunan ve Roma kalıntıları üzerinde araştırmalar yapılıyordu. Geçmişteki büyük borcu ödemenin yegâne yolu, Rumların bağımsızlığını kazanmalarına yardım etmekti. Bu sebeple Rumların isyan hazırlıkları yaptıkları süreçte Avrupa’nın farklı yerlerinden çok sayıdaki gönüllü, “barbar” Türklere karşı savaşmak için Mora Yarımadasına geldi.

Devamı Derin Tarih Ekim Sayısında…

Benzer konular