Bizden Size

İngiliz hükümeti, 16 Mart 1846 tarihli Amritsar Anlaşması’yla, Müslüman nüfusun ekseriyeti teşkil ettiği Keşmir’i Hindu Mihrâce Gulab Singh’e (1792-1857) satmıştı. İngiltere, bizzat sahibi olmadığı bir toprağı, orada demografik ve siyasî açıdan herhangi bir ağırlığı bulunmayan azınlıktaki bir gruba, sakinlerinin ve yerlilerinin arzusu hilafına devrediyordu. Bu durum, 2 Kasım 1917 tarihli ünlü Balfour Deklarasyonu’yla Filistin’de de tekrarlanacaktı. Bu açıdan, Keşmir ve Filistin krizleri, yöntem ve bağlam olarak başından beri ikiz kardeş gibiydi.

Gulab Singh, Keşmir’in yönetimini ertesi yıl oğlu Ranbir Singh’e (1830-1885) devretti. 1848’den 1885’e kadar Keşmir mihrâcesi olarak görev yapan Ranbir Singh ölünce, yerini oğlu Pratap Singh (1848-1925) aldı. Erkek evladı bulunmayan Pratap, uzak bir akrabasını kendisine siyasî varis yapmak isteyince, İngiltere duruma müdahale etti; yeğeni Hari Singh (1895-1961) veliaht prens ilân edildi. 23 Eylül 1925’te Pratap Singh’in ölümüyle, Hari Singh, Keşmir mihrâcesi oldu.

Tıpkı Filistin meselesinin giderek kördüğüme dönüşmesi gibi, 1920’li yıllar boyunca, Keşmir’de Müslümanlarla Hindular arasında tansiyon sürekli yükseldi. Nüfusunun yüzde 80’den fazlası Müslüman olan Keşmir bölgesi, çoğunluğun en temel dinî haklarına bile saygı göstermeyen Hindular tarafından baskıyla yönetiliyordu. Britanya Hindistanı’nın bir prensliği konumundaki Keşmir’de kurulan statüko, İngiltere’nin de işine gelen bir denklem oluşturmuştu. İngilizler, Filistin’deki manda yönetimi boyunca yaptıkları gibi, Keşmir’de de dönem dönem Hinduları ve Müslümanları birbirlerine karşı el altından destekleyerek, çatışmayı ve ayrışmayı körüklediler.

Derin Tarih olarak, Keşmir dosyamızla karşınıza çıkarken, mesafe bakımından uzak olsa da aslında çok yakın ve aşina bir meseleyi ele aldığımızı belirtmek isterim. Hepsi de alanında yetkin kıymetli isimlerin katkı sunduğu dosyamızı ilgiyle okuyacağınızı düşünüyorum.

Yeni sayılarımızda, hayırla görüşmek üzere…

Benzer konular