FATMA ÇİÇEK DERMAN: TEZHİB SANATININ BUGÜNE AKTARILMASI HOCALARIMIZIN İŞBİRLİĞİYLE MÜMKÜN OLMUŞTUR

KONUŞAN: TAHA KILINÇ

Kitabınızın girişinde, Feyzullah Dayıgil’i hocanız Rikkat Kunt Hanım vesilesiyle tanıdığınızı belirtiyorsunuz. İşin ilginç yanı, Rikkat Hanım hocası Feyzullah Bey’den 7 yaş büyük. Aralarında nasıl bir iletişim ve bilgi alışverişi olmuş?

Rikkat Hocam 1903, Feyzullah Bey ise 1910 doğumludur. Ama hocalık için yaş farkının önemli olmadığını düşünüyorum. Rikkat Hocamın Dayıgil’de takdir ettiği araştırmacı ruhu, azimli, becerikli ve zevkli bir kişiliğe sahip oluşu idi. Feyzullah Bey’in sanatkâr ruhu taşıdığını söylerdi. Bu konuda Rikkat Hanım’a tezyînat ve tezhibde hocaları sorulduğu zaman, “İlk hocam İsmail Hakkı Altunbezer’dir. Daha sonra, Feyzullah (Feyzi) Dayıgil’den istifâde ettim” cevabını verirdi.

Rikkat Hanım’ın, Güzel Sanatlar Akademisi Türk Tezyînî Sanatları Şubesi’nde tezhib hocası İsmail Hakkı Altunbezer’i bırakıp Feyzullah Dayıgil’den ders almaya karar vermesinin sebebi neydi?

Rikkat Kunt Hocam, İsmail Hakkı Altunbezer’i ilk gördüğünde dış görünüşüne hayran olur ve Güzel Sanatlar Akademisi’ne yeni bağlanmış olan Türk Tezyînî Sanatları şubesine talebe olarak kaydını yaptırır. Bu şubenin hocası Altunbezer’dir. Ancak zamanla klasik tezhibden çok uzak bir tarz öğretilmeye çalışıldığı için Rikkat Hocam bu atölyede aradığını bulamaz. Aslında mükemmel bir hattat, başarılı bir ressam ve meşhur bir tuğrakeş olan İsmail Hakkı Hoca, tezhib sanatının kâidelerini dikkate almayarak kendine göre yakıştırmalarla, ince fırçasına güvenerek eser vermiştir.

Altunbezer, öğrencilerine devamlı kopya yaptırıp, çizdikleri desenleri yanlarında düzeltmeğe üşenerek onlara kendi çizdiği deseni vermesi neticesinde Rikkat Hocam bu şubede aradığını bulamamış ve çini atölyesine kayarak Feyzullah Bey ile çalışmağa başlamıştır. 1938 ve 1942 yıllarında Vakıflar Dergisi’nde yayımlanan “İstanbul Çinilerinde Lâle I – II” makaleleri bu müşterek araştırma ve çalışmanın sonunda ortaya çıkmıştır. 16. asır çinileri üzerinde desenleri ve motifleri inceleyip, eskilerin terkibleri nasıl meydana getirdiklerini görerek birbirlerinin dikkatini çekme yoluyla sanatın kaybedilmek üzere olan ana kâidelerini yeniden ortaya çıkarmışlardır.

Bu atölye değiştirme, Rikkat Hocamın sanat dünyası için çok faydalı olmuş, desen çizme özelliklerini ve sanatın ana kâidelerini öğrenmesini sağlamıştır.

İsmail Hakkı Altunbezer’den söz ederken, “Tezhibin gelişmesine engel olmuştur” diyorsunuz. Altunbezer’in takip ettiği usul neydi, nasıl bir çalışma yöntemi vardı?

1936-44 yılları arasında Akademi’de hocalık yapan Altunbezer, tezhib sanatını ciddiye almamış ve sahip olduğu kabiliyetlerine güvenerek “Ben bu sanatı da yaparım” düşüncesiyle hocalığa devam etmiştir. Maalesef tam sekiz yıl öğrenciler, kopya desenleri kullanarak sadece işçilik öğrenmişlerdir. Hatta dört yıllık eğitim sonunda mezuniyet eserlerini bile hocaları tarafından çizilen desenlerle vermişlerdir.

Vaktiyle Bahaeddin Tokatlıoğlu’ndan ders almış olmasına rağmen Altunbezer Hoca nezdinde hafife alınan tezhib sanatı, ne olduğu belirsiz desenlerle çok zaman kaybetmiş ve gerilemiştir. Rikkat Hocamın kelimeleriyle bu suali cevaplandırayım: “Hocalık ayrı, sanatkârlık ayrıdır, Hakkı Bey büyük sanatkârdı, fakat hoca değildi. Hoca olmak için o talebenin seviyesine inmek şart. Bunlar o kadar büyük sanatkârlar ki, artık geriye dönemiyorlar.”

Devamı Derin Tarih Mayıs Sayısında…

Benzer konular