Sırp Sındığı Muharebesi Yaşandı mı Yaşanmadı mı?

Sultan I. Murad Han, Orhan Gazi’nin 1362 senesindeki vefatı üzerine tahta çıkmış ve ilk işi, Orhan Gazi’nin irtihalini fırsat bilerek Osmanlı topraklarını yağmalayan Karamanoğulları ve Küçük Ermenistan çevresindeki beyler ile Ankara’daki Ahilerin üzerine yürümek olmuştu. Ardından istikametini Rumeli üzerine çevirmiş ve Evrenos Bey ile Lala Şahin Paşa’yı gazâ için vazifelendirmişti.

Sultan Murad Bursa’ya dönerken, Lala Şahin Paşa ise Filibe üzerine yürümüş, Filibe tekfuru karşı koyamayacağını anlayarak aman ile teslim olmuştu. Filibe tekfuru bu hadise üzerine Sırp Kralı’nın yanına giderek müstakbel Türk tehlikesinden bahsetmişti. Bunun üzerine Sırp despotu Bosna, Engürüs ve Eflâk kralları ile ittifak ederek Edirne’ye doğru harekete geçti. Kalabalık düşman ordusuna karşı koymak için Sultan Murad Gazi’ye haber verilse de onun yetişmesi imkânsızdı. Lala Şahin Paşa da zafer sarhoşluğu ile işret edip eğlenen düşman ordusuna baskın verdi ve Meriç nehri kenarında müttefikleri mağlup etti. Bu harp, Osmanlı kroniklerinde 1364 senesi olarak gösterilir ve harbin adı Sırpların yenildiği, daha doğrusu sınmak kırmak demek olduğundan kırıldığı, yok edildiği yer demek olan “Sırp Sındığı” adıyla anılır.

Düşman kuvvetlerinin 30 bin, hatta bazı kaynaklarda 60 bin olması Lala Şahin Paşa veya Hacı İlbey’in ise 10 bin kişilik bir kuvvetle baskın verip büyük bir zafer kazanmasından dolayı Osmanlı tarihinin en büyük imha hareketlerinden biri olarak gösterilen bu savaş hakkında bazı tereddütler vardır. Batılı kaynaklar, bu harbin 1371/1372’de vuku bulduğunu ve savaşın Çirmen Harbi olduğunu söylemektedir. Kimilerine göre bu karıştırılmış, kimilerine göre ise, iki savaş cereyan etmiştir. Bir diğer münakaşa konusu da bu harbi Lala Şahin’in mi yoksa Hacı İlbey’in mi kazandığıdır. Ayrıca bu harbi Hacı İlbey’in kazandığını rivayet eden bazı kaynaklar, Lala Şahin Paşa’nın onu çekemeyerek zehirlettiğini de yazmaktadır.

Osmanlı kroniklerinin en bilinenlerinden ve Yahşi Fakih Menâkıbnâmesi’ni de münderiç olmasından dolayı eski tarihlere uzanan Âşıkpaşazâde Tarihi: “Lala’ya Rumeli’nin beylerbeyiliğini verdi. Evrenüz’e bu tarafların uçlarını verdi. İlbeği, Allah rahmetine vardı. Sonra Hân Gelibolu’ya geldi” bilgisini verdikten sonra:

“Sırp kâfirleri ki toplanmışlardı, sürdüler, Edirne’ye yakın geldiler. Şahin Lala dahi hazır olan gâzilerle karşıladı. Akşam karanlığında davullar vurdurdu. Hiyle ile gelip kâfirlerin üzerine uğradı. Kâfirler konmuş, oturuyorlardı. Davul sesini işitince birbirlerine girdiler. Atları boşandı. Kaçtı. Kâfirler birbirlerini kırdı. Meriç kıyısında idiler. Çoğu suya döküldü, öldü. Oradan az kâfir kurtuldu. Bazılarını da yolda gâziler kırdılar. Şimdi o yerin adına ‘Sırp Sındığı’ derler. Kâfirler mahvolup gitti. Han dahi işitti ki kâfirler bozuldu, geriye dönüp devletle yine Bursa’ya geldi” demektedir.

Devamı Derin Tarih Ocak Sayısında…

Benzer konular