Uyanış’ın Gerçek Tarih Olmadığı Rezervi ile İzlenmesi Gerekir

Son haftalarda televizyon dünyasında adeta fırtınalar koparan ve izlenme oranları açısından büyük bir başarı yakalayan Uyanış Büyük Selçuklu isimli dizi film, sinematografik açıdan oldukça başarılı. İlgi çekici kurgu ve senaryosu ile Türkiye’de yapılmış tarih dizileri içerisinde en iyiler arasına adını daha şimdiden yazdırmış durumda. Türk dizi sektörünün teknik anlamda geldiği ileri seviyeyi göstermesi bakımından önemli bir konuma sahip olacağı açık olan Uyanış, son yıllarda Selçuklu tarihine yönelik yoğun ilgiyi hem besledi, hem de bu ilgiden beslendi. Bunu önemli bulduğumu söylemeliyim.

Öte yandan dizinin bu kadar fazla ilgi görmesi, Selçuklu tarihinin halk arasındaki alımlanışı bakımından birtakım olumsuz durumların da ortaya çıkmasına neden olabilir, olmaktadır ve muhtemelen olacaktır da. Buradaki temel sorun, dizi izleyicisinin izlediği seyirliğin “kurgusal nitelikli” bir televizyon dizisi olduğunu unutmasıyla ilgili. Bir konu ile ilgili tarihî bilgiye sahip olmayan bir izleyicinin zihni izlediği şey ile biçimleneceği için, dizide yer alan ve kuşkusuz dizi icabı kurgulanan, ilgi çekici hale getirilmeye çalışılan ve nihai noktada da uydurulan verilerin tarih olduğu yanılgısının benimsenmesi doğal bir netice olacaktır. Dolayısıyla oldukça ilgi çekici ve sürükleyici olan Uyanış’ın, “izlenen şeyin gerçek tarih olmadığı rezervi” ile izlenmesi gerekmektedir.

Tarihî bilgi açısından bakıldığında, dizide yer alan olayların çok büyük bir bölümünün tarihî gerçeklere uymadığını, karakterler arasındaki ilişkilerin tarihte olduğu biçimiyle kurgulanmadığını, senaryoya anakronik bir sapmalar bütününün eşlik ettiğini söylemek gerekir. Sürükleyici bir macera seyirliği ortaya koymak adına dizide kadınlar bütünüyle kurgusal bir mahiyette ve elbette modern bir dizideki kadın karakterler gibi işlenmiş (hatta bir de Elçin Hatun diye “çekici” bir karakter uydurulmuş), bey ve emirler ya da vezirler ve bürokratlar arasında “modern siyasî çatışmaları andıran” irtibatlar oluşturulmuş, Türkmen-Bâtınî-Selçuklu ilişkileri modern siyaset psikolojisinin tarif edebileceği türden “politik ilişki kalıpları” ile yapılandırılmış. Ayrıca söylem düzeyinde dinî referanslara ağırlıklı vurgular yapılırken, günlük hayatın işleyişinde dinî pratiklere “pek fazla” yer verilmediği de dikkat çekmektedir.

İşaretlerimiz diziye dönük eleştiri değil, dizinin tarihî yönünü tarif etmeye dönük bir teşebbüstür. Kurgusal bir metinde dileyen dilediği kurguyu yapabilir. Fakat tarihî olayların işleyişi zaten yeterince etkili bir biçimde aktarılabilir durumdayken bunun tercih edilmeyerek tarihî karakter ve olayları evvela bir iskambil destesindeki kâğıtlar gibi “karıp” modern bir “altlık” üzerinden yeniden kurgulamak herhalde ancak “reyting kaygısı” ile açıklanabilir. Ekonomik yönünün yanında sosyal ya da siyasî nitelikli de olabilecek bu kaygı elbette anlaşılabilirdir. Fakat diziyi üretenlerin, ürettikleri dizinin insanların zihnindeki Selçuklu algısının şekillenmesinde belirleyici olacağının bilinci ile hareket etmeleri ve bu bakımdan bir çeşit “sorumluluk duygusu” ile hareket etmeleri gerekir. Böyle hareket etmediklerini söylemiyorum, belki de ediyorlardır; fakat bir tarihçi olarak görebildiğim kadarıyla “tarihî dokuya dönük hassasiyetin” yeterince kuvvetli olmadığını düşünüyorum.

Son olarak, Uyanış’ın Selçuklulara dönük alakaya yeni bir ivme kazandırmış olduğunu da vurgulamak gerekir. Daha önce yine TRT dizilerinden Diriliş Ertuğrul ve Payitaht Abdülhamid gibi tarihî konuların gündem haline gelmesini, televizyon programlarında tartışılmasını, bu konularla alakalı kitap satışlarının yükselmesini sağlamaktadır. Bu yönüyle tarihî dizler olumlu çıktılar da üretmektedir. Yine Selçuklular dönemine ait bazı isim ve kavramların, şehirlerin, olgu ve olayların merak nesnesi haline gelmesini de temin ettiği görülen dizinin bu olumlu yönü de önemlidir. Tekrar etmek gerekirse, son derece keyifli ve sürükleyici bir macera dizisi olan Uyanış, tarih olarak görülmediği ve hikâyenin “aslında tarih olmadığı, tarihten ilhamla oluşturulan bir kurgu olduğu” unutulmadığı sürece izlenebilir. Ben öyle yapıyorum.

Devamı Derin Tarih Kasim Sayısında… 

Benzer konular