Yavuz’un Eşi, Kanuni’nin Annesi, Vakıf Kültürünün de Nefesiydi

Osmanlı’da fethedilen şehirlerin Türk-İslam hüviyetine bürünmesi ve şehrin ihyası açısından vakıf eserleri önemli bir yere sahiptir. Muhtaç ve yoksullara yardım etmek, durumu iyi olmayan evlenecek çağdaki genç kızlara çeyiz temin etmek, yetim ve öksüzleri korumak, kollamak ve giydirmek, orduya asker yetiştirmek gibi hizmetler vakıflar tarafından karşılanmaktaydı. Aynı zamanda doğal afetler neticesinde mağdur olanlara, savaşlarda şehit düşen askerlerin yakınlarına, hastanelerde tedavi olmayı bekleyen kişilere yardım ya da ilaç temin etmek de vakıfların vazifeleri arasındaydı. Kervansaraylar, hamamlar, dükkânlar, bedestenler gibi ticarî faaliyetlerin devamını sağlayacak kurumlar da vakıflarca inşa edilmiştir. Vakfiye, vakfedenin vasıflarını ve vakfetme şartlarını haiz olup dönemin kadısı tarafından onaylanan bir belgedir. Vakıf kurmak isteyen kişinin öncelikle akli melekesinin yerinde, bulûğa ermiş ve borçları münasebetiyle malını kullanmaktan mahrum kalmamış olması gerekir.

Osmanlı haremine mensup kadınların kendilerini daha fazla görünür kılmak ve hayır yapmak için birçok mimari eser inşa ettirdiklerini biliyoruz. Akademik çalışmalar incelendiğinde Osmanlı hanım sultanlarının imar faaliyetlerinde etkinliklerinin bilhassa 16. ve 17. yüzyıllarda İstanbul bölgesinde en yüksek düzeye çıktığı görülür. Hanım sultanlar vakıfları inşa edecek finansmanı haseki veya valide sultan iken sultan tarafından kendilerine verilen “has” veya “tımar”gelirlerinden sağlamaktadır. Kendilerine verilen toprak bağışları “paşmaklık” başlığı altında resmî kayıtlara geçmiştir. Hanım sultanların hayır eserlerine yönelmeleri ve çeşitli imar faaliyetlerinde bulunmaları onların saraydaki gücünü gösterir.

Devamı Derin Tarih Mayıs Sayısında… 

Benzer konular