Yunus’un Gözüyle Neden Derviş Olamayız?

Yunus Emre’nin “Sen derviş olamazsın” nakaratlı, derviş olmanın şartlarını sıraladığı ilahisini bilmeyenimiz yoktur. Derviş olmanın zorluklarından bahsettiği bu ilahisinde, “Sen derviş olamazsın” derken aslında, derviş olmanın şartlarını sıralar. Dervişlik söz konusu olduğunda, her şeyden önce mücâhede ve riyâzet kavramlarından haberdar olmalıyız. Emre’mizin bizden, günümüz tabiriyle ‘hazırbulunuşluk’ için istediği ve beklediği; açlığa, yokluğa ve sıkıntıya katlanabilme, tahammül edebilme kuvvet ve iradesine sahip olmaktır. Bu kudret ve irade yok ise imtihanı girmeden kaybederiz. ‘Hazırbulunuşluk’ mühim ama yeterli değil. Diğer şartları şiir üzerinden takip edelim.

Dervişlik der ki bana
Sen derviş olamazsın
Gel ne diyeyim sana
Sen derviş olamazsın

Yunus Emre şiirine dervişlik ile hasbıhal ederek başlar. ‘Derviş olamazsın’ diyen, dervişliğin ta kendisidir. Yunus, dervişliği, intak yoluyla istiare yaparak kâmil bir mürşide benzetir ve konuşturur. Şiirde baştan sonra konuşan, dervişliktir.

Derviş bağrı baş gerek
Gözü dolu yaş gerek
Koyundan yavaş gerek
Sen derviş olamazsın

Her şeyden önce dervişin bağrı yani sinesi, göğsü baş olur, yaralı olur, çıbanlar çıkar. Göğüste çıkan yara ve çıban sıkıntı ve kederin sonucudur. Dervişliğe girince ödenecek bedellerden biri de bu yaralardır. Eğer göğüste yara varsa, mutlaka gözde de yaş olur. Koyun mülâyemetin sembolüdür. Bu mülâyemette iki özellik öne çıkar. Biri uyumluluk, diğeri yavaşlık ve sükunet. Dolayısıyla derviş koyundan daha sakin ve uyumlu olmalıdır. Göğsünde yaralar çıksa da, gözünden yaşlar sel olup aksa da itiraz etmeyeceksin, taşkınlık yapmayacaksın ve koyun gibi munis ve itaatkâr olacaksın, der. Demek ki dervişliğin ilk şartı, gelebilecek her türlü belaya elhamdülillah deyip şükretmektir.

Döğene elsiz gerek
Söğene dilsiz gerek
Derviş gönülsüz gerek
Sen derviş olamazsın

Sıkıntılara, belalara, hastalıklara karşı sabretmek nispeten mümkündür. Ama ondan daha zor olan bir şey daha var; biri size vurduğunda, kötü sözler söylediğinde karşılık vermemek, hatta gönülsüz olmamak, diyerek çıtayı yükseltir. Burada ‘gönlü olmamak’la kastedilen, hakaret ve dayakları hissetmemektir. Gönlü o hâle getireceksiniz ki hiç yokmuş gibi davranacak. Geçerken bana yan gözle baktı, diyerek sataşmaya vesile arayan veya hakkımı arıyorum diye vara yoğa itiraz edip bağıran günümüz insanının anlayabileceği bir ruh hâli değil gibi gelir bana. Varlığında benlikten iğne ucu kadar eser bırakmayanların başarabilecekleri bir yaklaşımdır bu ve kemâlin en üst mertebesidir. Bırakın dövenleri, sövenleri; en küçük hata veya ihmalden dolayı yakınlarına bile küsen, onları kıranların anlayabilecekleri bir şey değil.

Devamı Derin Tarih Eylül Sayısında…

Benzer konular