Ramazan Medeniyeti

Yazdıklarına bakılırsa, Fransız ro­mantizminin sembollerinden Gérard de Nerval, koca bir yaz mevsimini ge­çirdiği Osmanlı başkenti İstanbul’un her köşe bucağında yeni bir hayret sarhoşluğu yaşamıştır. Özellikle de Ramazan akşamlarının hür atmosfe­ri, bu sarhoşluğu iyiden iyiye koyulaş­tırmış görünmektedir.

1843 yılının Ramazan’ıdır ve Beya­zıt Meydanı’ndaki kahvelerde oynatı­lan Karagöz oyunlarını “Avrupalılar için anlaşılmaz” görür Nerval. İçtiği suyun nereden geldiğini ve hangi yı­lın suyu olduğunu tadar tatmaz anla­yan su tiryakilerini de hayret kuyu­larından seslenerek anlatır bize. Hele bir seferinde öyle bir olaya şahit olur ki, nutku tutulur neredeyse.

Sultan Abdülmecid, ziyarete git­tiği Galata Mevlevihanesi’nden tam çıkmak üzereyken yoldan bir Rum cenaze alayının geçtiğini fark eden muhafızlar, alayın yolunu değiştirt­mek isterler ama Bizansvarî giyimi ve başındaki Bizans tacı ile Şarlman ka­dar mağrur görünen Başrahip kim­seyi dinlemeyip yoluna devam eder. Padişah, ancak cenaze alayı geçip git­tikten sonra çıkar tekkeden. Nerval ise bu manzara karşısında sözlerini, “İstanbul’da bütün dinlere karşı bü­yük bir müsamaha vardır ve bu olayı buna misal olarak kaydediyorum” di­ye noktalar.

“Ne akıl almaz bir şehir bu!” der bir başka yerde. “İhtişam ve sefalet, gözyaşı ve neşe; başka yerlerdekinden daha çok keyfilik, hem de daha çok özgürlük var burada.”

Bu akıl almaz şehri hele Ramazan­larda “dopdolu bir özgürlük” sisinin sardığını söyleyen kişi ise hemşehrisi Theophile Gauthier olacaktır.

Özgürlük, hem de Ramazan’da? Bu­gün hepimize biraz dudak büktüren bu sözler, iki romantik babanın, Ner­val ile Gauthier’nin bizi yanıltmak için seçtikleri birer kurgu olabilir mi acaba? Bugün bir yasak ve haram çe­telesine indirgenmiş olan hakiki Ra­mazanlarımız, bu iki yabancının sa­tırları arasından bize selam yolluyor olabilirler mi?

Devamı Derin Tarih Haziran Sayısında… 

Benzer konular